tanrıların topraklarından gemilerle ayrıldık. kendi yolumuzu çizip, kendi maceralarımızın kahramanları olabilmek için, annelerimizin güvenli sıcaklığından, bir yılanın çevrelediği ve taşmasını engellediği soğuk denizlere atladık. korku vardı içimizde ve bolca heyecan, kulaklarımız çınlıyordu esen rüzgardan. bir buluttan diğerine giden şimşekleri, tanrıların bize cesaret verme çabaları sayıyorduk. dünya üzerindeki herşeyin bizim ilerlememiz için olduğuna kendimizi öyle inandırmıştık ki yaklaşan felaketi, gözümüzün önündeki koca engeli görmez olmuştuk. görmez olsa da gözlerimiz içimizdeki bir kıpırtının bize birşey anlatmadığını sanmayın. lakin anlamak için çabalayacak halde değildik hiçbirimiz de, gözlerimizi kibir, kulaklarımızı rüzgar, içimizdeki kıpırtıyı da heyecanımızın yanan ateşi engelledi. tehlike yakındaydı artık. tanrıların ölüm saçan çift başlı kurdu, bizim peşimizden uzun yollar boyunca gelmişti. şimdi hiç birimizin kafalarının vücutlarıyla bir bağı kalmadı, ölüm nehrinin üzerindeki bir teknede akıntıda sürükleniyoruz hepimiz, içimizde birşeyi başarabileceğimizi bilmenin umuduyla tanrıların yanına, onlarla güreş tutmaya gidiyoruz.. |
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder