Storia del Poeta Tragico

Storia del Poeta Tragico

  • 0
Dışardan baktığınızda dün neler yaşadığına dair bir ipucu edinemezdiniz, ama yaşananların onda yarattığı duygusal karşılığa dair çok net fikirler edinebilirdiniz. Öyle ya küçüklüğünden beri gözlerine bakıldığında duygularının hemen anlaşılması zayıf noktası olagelmişti. Zayıflığını aklına her getirdiğinde kendisi ile bir süper kahramanı kıyaslamak adeti olmuştu. Son seferinde, bu şekilde gizli kimliğini gizleyemeyen başarısız bir clark kent olacağı sonucuna varmıştı. Süper kahramanlarla kıyaslanacak yegane özelliklerinin zayıflıkları olması, hatta tüm süper kahramanların zayıflıklarından oluşmuş bir anti kahraman olması iron man kadar kendini beğenmiş bir hal almasına yol açıyordu.
Bu söylenenler dünün hikayesiydi, kendini süpermen ile karşılaştırması, kendisini özel hissetmesine yol açan tespiti.. Çok uzaklarda yaşanmıştı bunlar. Bugün, şehri yöneten ailelerin dışında herkesin meydanları, sokakları doldurduğu sıcak bir mayıs gününde, akdeniz'e kıyısı olan bir şehri tam ortadan bölen bir caddeden aşağı doğru yürüyordu.

Bir arkadaşının muhtemelen bir yazardan alıntılayarak söylediği, bir şehri tanımak için o şehirde kaybolman gerekir öyle turistik yerlerde fotoğraf çekinmekle olmaz yada öyle birşeyler cümlesine istinaden o ara sokak senin bu arka sokak benim deyip kendini kaybedene dek yürümeye devam etti. Sonunda kendini kaybetmiş olacak ki, bir ara sokağın bilmemkaçıncı dereceden kareköküne denk gelecek başka bir ara sokakta, bir güvercin terbiyecisi gördü. Gözlerini ovmak istedi ama zaten lensler gözünü rahatsız ettiği ve düşebileceği için vazgeçti. Daha önceden bir belgeselde varlığından haberdar olduğu bu iş kolunun, tıpkı kaplumbağa terbiyecileri gibi, tarihin çok gerilerinde kaldığını sanıyordu, nasıl olur diye mırıldandı kendi kendine, bir yandan da ilgiyle izlemeye başladı eğitmeni ile güvercin arasındaki kusursuz iletişimi. En güzel sahne gösterisine taş çıkaracak bu görseli izlemekten kendini alamıyordu. Ta ki eğitmenin, güvercinin terbiyesizliği sonrası onu duvara karşı tek ayak üzerinde beklemek üzere göndermesine kadar.. İşte o an onu yerine sabitleyen büyü kırıldı ve arka sokaklara doğru yoluna devam etti..

Dağlara dik açıyla, yokuş aşağı akan sokaklar dağlardan gelen tüm güzel kokuları şehrin kalbine ulaştırmakla görevliydi sanki. Dağlardan aşağı, motosikletleri üzerinde gelen tüm o güzel insanlar ise sanki uzun zamandır bu günü beklermiş gibi bir acele içinde iniyorlardı aşağı. Herşey sanki daha güzel olamaz gibiyken, yakınlardaki bir dükkandan lari dari da lari dari da diye bir tını yayılmaya başladı sokaklara. Bu durum için bellissimo kelimesini kullanabilir miyim acaba diye düşünerek, zamanda ve mekanda sabitlendi bir süre..

Men in general are quick to believe that which they wish to be true.
Julius Caesar
"Büyük hayaller kuralım sevgilim! ben şimdi böyle yapıyorum. tertemiz bir şehirde, asfalt caddeler üstünde, dibinden metrolar geçen, üstünden kolosal otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde seninle yaşamak istiyorum. yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor. büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor, latif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana: 

 - bütün mesut şehir uyudu, uyuyalım sevgilim, diyorum. 

sabahleyin bitlilerle dolu, kimsenin kimseye hürmet etmediği, kimsenin kimseyi hürmete layık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu, esnafın azgın, zenginin deli, haris, egoist, gaddar, fakirin kayıtsız, sersem olduğu bir şehirde; işin kötüsü sensiz, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum. ama sevgilim, olacak, büyük hayaller kuruyorum."
Sait Faik Abasıyanık  
Dünyanın tüm istiklallerinde o bilindik kalabalıkların içinde dolaşmaya söz vermişti kendi kendisine, bundan bir gün önce. Şimdi ise, duyduğu pişmanlığı ölçebilmek mümkün değildi. Bir an, napıyoruz biz diye bağırmak istedi, sesini duyar birisi ve yardım elini uzatıp bu bataklıktan kendisini kurtarır sandı. Cehenneme giden, iyi niyet taşlarıyla döşenmiş istiklallerin birinde, ellerinde selfie çubukları olan kalabalık bir turist grubunun içinde mahsur kalmıştı. Az önceki düşüncesini hatırladıkça kendi kendine gülüyordu şimdi, sesini kimseye duyurmak şöyle dursun etrafını saran etten duvardan dışarıdaki temiz havaya erişmesi bile mümkün olmuyordu. Belki yüzlerce selfie içinde figüran rolü üstlendikten, onlarca makinaya kafa uzattıktan, boyun büktükten sonra artık ne yapacağını bilmez şekilde herakleitos nehrinin akıntısında sürükleniyordu değişime doğru..

Trajedilerin şairinin sonu bir yanardağın patlamasıyla geldi. Kendi trajedisini gizlemek için yazdığı onlarca hikaye sonunda küle dönüştü, kendisi ise taşa.. 
Bundan yüzlerce yıl sonra, prag'da iki katlı bir binanın ikinci katında, küçük bir odada yaşamını sürdüren kafka isimli bir genç -tam da trajedilerin şairini düşünerek- yayımlatmayı başaramadığı onlarca hikayeyi ölümünden sonra küle çevirmek üzere en yakın dostu max'a teslim ediyordu.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder