Girdiğim her ortamda, içinde bulunduğum koşullara en uygun şekli almaya çalışırım. Genellikle konuşulan konularda kendim bir fikir üretmektense sohbetteki hakim görüşü destekleyici ifadelerde bulunmayı kendime amaç edinirim ve bundan dolayı da her ortamda kısa süre içinde kabul görmüşümdür. Konuşma içinde hakimiyetin bir düşünceden diğerine kaydığını mı gördüm hemmen olabildiğince hızlı diğer tarafa atarım kapağı.
Oniki kızgın adamda rüzgarın sekiz numaralı jüri üyesinin arkasından esmeye başladığını gördüğü anda çocuk suçsuz arkadaşlar, daha neyin tartışmasını yapıyoruz, çocuğun aleyhine inandırıcı bir kanıt bile yok yahu cık cık cık.. hala neyin tartışması bu anlamış değilim açıkçası. gibisinden görece sert ve riskli bir çıkış yaparak sanki en baştan beri suçsuzcuların tarafındaymışım intibası yaratmayı başaran adamım ben.
Günlük hayatta en çok sarfettiğim kelimeler topluluğu aslında sen de haklısın. Yine de benim bile hak veremediğim insanlar olmuyor mu, e oluyor tabi. Mesela grevdeki işçiler, kürtler, ermeniler, rumlar, süryaniler, romanlar, aleviler, ezidiler, suriyeliler, eşcinseller.. yani devletimiz size daha ne yapsın anlamıyorum ki, bu ülkenin cumhurbaşkanı koltuğunda kürt bir adam oturuyordu ya daha nedir yani!
Bazen kendimi bundan binlerce yıl önce homo sapiensin yanında yaşamanın kendileri için daha faydalı olacağını kestirerek evcilleşme yoluna giden canis lupus gibi görüyorum. Hem çeşitli milletlerin kuruluş mitolojilerinde kurt referanslarının olması da düşüncemin ne kadar doğru olduğunu söylüyor bana.
Şimdilerde yabancı dizilerin ne kadar popüler ve sohbet açmak için de ne kadar elverişli topraklara sahip bir konu olduğunu bildiğimden ilerde herkesin tutkunu olacağını düşündüğüm dizileri ayıklayıp herkesten önce, mümkünse daha pilot bölümü yayınlandığında izlemeye çalışırım. Geçen gün elmayı aslında nasıl yemem gerektiğine dair bir vidyo izledikten sonra artık elmayı yemeye alttan başlar oldum ve bu bile bana şirket sınırlarında yeni sohbet fırsatları doğurdu. Söyleyin bana bu az şey mi? İnsanların yalnızlıktan, asosyallikten kırıldığı bu modern günlerde ben, sinemanın sessiz çağındaki charlie chaplin kadar popülerim.
İşte hemen yukarda da modern insanın yalnızlığını gösteren temsili bir fotoğraf görüyorsunuz.
Madeleine Zimmer: Do you think one can live alone? Always alone.
Paul: No, I don't think one can, it's impossible. Without tenderness you'd shoot yourself.
― Jean-Luc Godard, Masculin Féminin
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder