Beklediğin sevgili çeyrek geçe vapurunu kaçırmış, hayallerin hava muhelefeti nedeniyle başka bir havaalanına yönlendirilmiş, beklediğin o trene ise an itibariyle ulaşmak ne mümkün. Üzerinde devasa oyunlar oynanırken senin birlik ve beraberliği yaşayabileceğin tek bir kişi yok çevrende.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi iskoç partisi kendi bölgesinde bütün oyları toplamış. Ülkenin durumu, dolayısıyla da doların sterlin karşısındaki durumu ne olacak diye düşünmekten hayatının boktanlığını, tekdüzeliğini göremez hale gelmişsin. Çocuğun bakıcısının maaşını dolarla ödediğinden dolayı ettiğin zarardan, evi doğru düzgün temizleyemeyen temizlikçinin sigorta diye tutturmasından ve en çok da işte insanla uğraşmaktan yakınıyorsun. Aslında işi bırakıp ev işlerine yönelsen daha karlı bir aile anlaşması olabilir ama o zaman da kendini nasıl önemli hissedeceksin, sonbahar geldiğinde yapacağın organik tarhana ile yeterince ilgi çekebileceğini düşünmüyorsun. Şu kahrolasıca hayatında kaydadeğer bir bok yaptığın da yok ama naparsın ki insanla uğraşmak çok zor. Sabahları içmeden ayılamadığın kahveden bile eski tadını alamıyorsun.
Çevrendeki kalabalığa aldırmadan telefonuna sarılıyorsun ve arama çubuğuna şu iki kelimeyi yazıyorsun, "istikrar pornosu". tam da ihtiyacın olan şey bu, istikrarsızlığın getireceği ekonomik sıkıntıların eşinde iktidarsızlığa yol açabileceğinden korkmana gerek yok artık. her şey güzel olacak, tek bir tanrı, tek bir devlet, tek bir millet, tek bir iktidar var. rahatla ve boşal.
Take a little walk to the edge of town
and go across the tracks
Where the viaduct looms,
like a bird of doom
As it shifts and cracks
Where secrets lie in the border fires,
in the humming wires
Hey man, you know
you're never coming back
Past the square, past the bridge,
past the mills, past the stacks
On a gathering storm comes
a tall handsome man
in a dusty black coat with
a red right hand
and go across the tracks
Where the viaduct looms,
like a bird of doom
As it shifts and cracks
Where secrets lie in the border fires,
in the humming wires
Hey man, you know
you're never coming back
Past the square, past the bridge,
past the mills, past the stacks
On a gathering storm comes
a tall handsome man
in a dusty black coat with
a red right hand
Pislik içinde yüzen arka sokakların şairinin söylediği gibi atına atlayıp karanlık sokaklara yöneliyorsun. kendini iyi hissetmek için mültecilerin sefaletini görmen gerekiyor ve yetmezse birkaçını da pataklarsın belki. parasını verdikten sonra... iki kuruş için yapmayacağı şey yok bu insanların. ne kadar da gurursuzlar. ölmek yerine buralara gelip sokakları kirletiyorlar.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder