Günümüzde cahilliğini en kolay pazarlayabilmenin yolu kendini daha halktan olarak tanımlayabilmekten geçiyor. Nasıl havalı bir giriş cümlesi olmadı mı, insanda daha yazının başında lafı gediğine koymuş hissiyatı uyandırıyor sanki. Ya da yukardaki nur yüzlü amcanın yüzü suyu hürmetine mi okumaya devam ediyorsun, senin için ikinci bir cümlem daha var. Cahilliğini muhafaza ederek ruhunun saflığını ebediyete taşıma iddiası da olası alternatifler arasında. Buna da söyleyecek sözün yoktur herhalde, işi şakaya vurarak hem senin devam etmeni sağlamak ve bir yandan da olayın vehametinden uzaklaşmanı engellemek istiyorum. Oldu galiba, o zaman müsadenle devam edeyim.
Son günlerde beni daha fazla rahatsız eden bir düşünce var, o da kendilerini ülkenin batıya bakan, aydınlık yüzü olarak tanımlayan bir takım insanların hayata bakışlarındaki dar açı problemi. Bu öyle bir dar açı ki, sahibinin abdullah öcalan için sektirmeden bebek katili diyebilmesine ve ama binlerce ermeninin öldürülmesine önayaklık edenleri ise bol 'ama'lı cümlelerle savunmaya yol açmasına neden oluyor. Katile katil demenin konjonktürel olduğunu öğreniyoruz böylece. Bunun temel sebebi insanımıza yıllarca anal yoldan fitille itelenen devlet fetişizmi olsa gerek. Bahsi geçen devlet fetişizmi öyle bir seviyede ki eğer bir seks dükkanım olsa devlet kıyafeti diye birşey de ürün yelpazemde olurdu eminim. Sevgililerinin kendileri ile bu kıyafeti giyerek sevişmesini isteyecek birçok erkek/kadın biliyorum. Yalnız sevişmek için numaratörden sıra almaya hazırlar mı orasını bilemiyorum. Cıvıtmayalım işi, ciddi birşey konuşuyoruz şurda. Evet.
Bağzı insanlar hayatları boyunca isteyerek/istemeyerek öğrendikleri tüm verileri o kadar dar bir imbikten geçirerek hayat görüşlerini oluşturuyorlar ki.. Bu aslında pekiştirme cümlesiydi, imbik kelimesini böyle bir cümle içinde kullanacağımı düşünemezdim, geldiğim nokta etkileyici. Büyük bir türk düşünürünün söylediği gibi, insan bazen hayret ediyor.
Burda kısa bir çay molası verirken, sizi fotoğraftaki sakallı bireyi görünce aklıma gelen Arvo Part'ın güzel eseriyle başbaşa bırakıyorum; my heart's in the highlands. Arvo Part, bu şarkısıyla pkk propogandası yaptığı gerekçesiyle, istanbul'a girişi sırasında göz altına alındı.
Gökkubbenin altında bir yana bir bu yana koşturan atlılar gibi şendik o gün. Buna bir gönderme yapmak için bir şenlik ateşi yaktık şehrin ortasına, heyecanımızı çevremizdekiler de paylaşsın istedik. Peki onlar ne yaptı, bunun yolunun bu olmadığı, istiyorsak coşkumuzu yakındaki kendin pişir kendin ye'cide yaşayabileceğimizi söyleyerek bizi uyardılar. Düzen bozucular olarak parmaklarıyla kalabalıklar içinde işaret ettiler bize. Kalabalıklar içinde yalnız, boynu büküklerdik biz. İsteyenler burda kısa bir ara vererek herhangi bir küçük emrah şarkısını arayıp bulabilir, dinlenmesi ise yazar tarafından tavsiye edilmemektedir.
Yanyana olma ihtiyaçlarını karşılamak için sandalyelere sıra sıra oturmuş insanları izlediniz, şimdi o elinizdeki yalnızlığı yere bırakın ve hemen dışarı çıkın.
Bir kadın için öğle yemeklerini hep aynı noktada yiyen iki adam kısa süre sonra aralarında yemek değiş tokuşu yapmaya ve hatta birbirlerinin menülerine sulanmaya başlarlar. Zaman ilerledikçe ertesi gün için yemek siparişleri vermeye kadar gidecektir iş. Yemek ile başlayan ilişki artık güncel siyasetten, spor dünyasından çeşitli konular ile beslenmeye devam etmektedir, Kadınımız ise ilginin kendi üzerinden çekildiğini görünce öğle yemeklerini farklı bir parkta, farklı çimenlerin üzerinde yemeye karar vererek, çiftimizi birbirleriyle bırakmıştır. Yalnızlığını paylaşarak paylaşınca yalnızlığın olmadığını farkeden iki adamın hikayesini dinlediniz.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder