bir fıs da tişörtüne sıkmış. yani sabah hazırlığı tamam. şimdi maillerini kontrol ediyor. Servis uzaklaşalı yarım saat
oldu.
Ahmet birazdan evden çıkıp otobüse binecek, inecek, sonra bir tanesine daha binecek ve tüm bu yolculuk süresi boyunca aklında "acaba kimse birşey der mi" düşüncesi olacak. sonra bu kadarıyla yetinmeyip birinin kendisi üzerine oynaması
ihtimali dahilinde vereceği cevap seçeneklerini düşünecek.
-siz de bu yazının, bir bankanın kredi kartı reklamı senaryosuna bağlanacağı hissine kapıldınız mı? Sanki birazdan "sal kendini ahmedim atla uçağa hem bak 72 taksit yapıyoruz, git tahitiye". "gir mavi ciinse bir kot al kendine." benzeri gaz sözler sarfedeceğim. ama öyle değil işte. gününün en büyük eğlencesi iki petibör arasına koyduğu taze kavrulmuş lokumu yemek olacak olan böyle bir kahramana atla uçağa git tahitiye diyemezsiniz dostlarım. diyemezsiniz.
işte çıkıyor evden, çöp poşetini yine içerde unuttu. çöpün kokusu artık mutafağı sarmıştı halbu ki, öte yandan işe de daha fazla geç kalamazdı. iki kere kilitliyor kapıyı, her zamanki gibi.
sıkıldınız mı, sıkılmayın. ahmet'i böyle sıkıcı bellemenizi istemem. onun da küçük oyunları var oynadığı. mesela evden çıktı ya hani az önce. internetten otobüsün kalkış saatine bakabileceği halde bakmadı. zamanlamayı şansa bıraktı, böylece gittiğinde az bir bekleyiş süresiyle otobüs gelirse sevinecek hele bir de oturacak yer bulursa değmeyin keyfine. bir flaşbek yapalım dostlar hazır eğlenmeye başlamışken. nasıl renkli bir hayatı olduğuna dair üniversite günlerinden bir alıntı sunayım sizlere. üniversitenin ilk senesi. aslında bu ikinci üniversitesi o zaman şöyle diyelim, ikinci üniversitesinin ilk senesi. arkadaşlarıyla beraber türkiye piyasasına yeni girmiş repli raklı müziğin yerli temsilcilerinden birinin konserinde. böyle ortamlarda doğal karşılanacak bir kız erkek bakışmasından sonra kızın yanına yaklaşıyor. telefonuna bir mesaj yazıyor ve kıza okutuyor.
herhalde kızın gözlerinin çok güzel olduğunu söylüyordur bilemiyorum. cevap için fazla beklemiyor, ne yazık ki olumsuz. ama üzülmek yok ne demişler dene yenil, bir daha dene bir daha yenil. ya da öyle birşey.
tekrar şimdiki zamana dönbiliriz. ahmet binmiş bile otobüse, her zaman yaptığı gibi duraklardan binen güzel kız sayılarına göre yerlerin yalanılabilirlik endekslerini hazırlıyor. şimdiki sorun büyük şehrin bir gerçeği. trafik. saat 08:40 oldu bile.
to be continued...
oldu.
Ahmet birazdan evden çıkıp otobüse binecek, inecek, sonra bir tanesine daha binecek ve tüm bu yolculuk süresi boyunca aklında "acaba kimse birşey der mi" düşüncesi olacak. sonra bu kadarıyla yetinmeyip birinin kendisi üzerine oynaması
ihtimali dahilinde vereceği cevap seçeneklerini düşünecek.
-siz de bu yazının, bir bankanın kredi kartı reklamı senaryosuna bağlanacağı hissine kapıldınız mı? Sanki birazdan "sal kendini ahmedim atla uçağa hem bak 72 taksit yapıyoruz, git tahitiye". "gir mavi ciinse bir kot al kendine." benzeri gaz sözler sarfedeceğim. ama öyle değil işte. gününün en büyük eğlencesi iki petibör arasına koyduğu taze kavrulmuş lokumu yemek olacak olan böyle bir kahramana atla uçağa git tahitiye diyemezsiniz dostlarım. diyemezsiniz.
işte çıkıyor evden, çöp poşetini yine içerde unuttu. çöpün kokusu artık mutafağı sarmıştı halbu ki, öte yandan işe de daha fazla geç kalamazdı. iki kere kilitliyor kapıyı, her zamanki gibi.
sıkıldınız mı, sıkılmayın. ahmet'i böyle sıkıcı bellemenizi istemem. onun da küçük oyunları var oynadığı. mesela evden çıktı ya hani az önce. internetten otobüsün kalkış saatine bakabileceği halde bakmadı. zamanlamayı şansa bıraktı, böylece gittiğinde az bir bekleyiş süresiyle otobüs gelirse sevinecek hele bir de oturacak yer bulursa değmeyin keyfine. bir flaşbek yapalım dostlar hazır eğlenmeye başlamışken. nasıl renkli bir hayatı olduğuna dair üniversite günlerinden bir alıntı sunayım sizlere. üniversitenin ilk senesi. aslında bu ikinci üniversitesi o zaman şöyle diyelim, ikinci üniversitesinin ilk senesi. arkadaşlarıyla beraber türkiye piyasasına yeni girmiş repli raklı müziğin yerli temsilcilerinden birinin konserinde. böyle ortamlarda doğal karşılanacak bir kız erkek bakışmasından sonra kızın yanına yaklaşıyor. telefonuna bir mesaj yazıyor ve kıza okutuyor.
herhalde kızın gözlerinin çok güzel olduğunu söylüyordur bilemiyorum. cevap için fazla beklemiyor, ne yazık ki olumsuz. ama üzülmek yok ne demişler dene yenil, bir daha dene bir daha yenil. ya da öyle birşey.
tekrar şimdiki zamana dönbiliriz. ahmet binmiş bile otobüse, her zaman yaptığı gibi duraklardan binen güzel kız sayılarına göre yerlerin yalanılabilirlik endekslerini hazırlıyor. şimdiki sorun büyük şehrin bir gerçeği. trafik. saat 08:40 oldu bile.
to be continued...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder