• 0

" *The god of man is a failure
Our fortress is burning against the grain of the shattered sky
Charred birds escape from the ruins and return as cascading blood
Dying bloodbirds pooling, feeding the flood
The god of man is a failure
And all of our shadows are ashes against the grain"

Agalloch - Our Fortress is Burning... II- Bloodbirds
  • 0


"yavaş yavaş ölürler... seyahat etmeyenler,
yavaş yavaş ölürler...okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.
yavaş yavaş ölürler...alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
yavaş yavaş ölürler...
aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar."

Pablo Neruda

not:
resim dünya'dan..
bu adreste gireceğimiz iki aktör/aktrisi IMDb kayıtlarını kullanarak, oynadığı filmlerle bir şekilde birbirine bağlayabileceğini iddia eden bir program var. ben de geri durmadım denedim hemen. kendime de güveniyordum ilk denememde alt edeceğim konusunda. ama dumura uğradığımla kaldım. şöyle ki:

Nuri Alco was in Polis dosyasi (1989) with Cuneyt Arkin
Cuneyt Arkin was in Supermenler (1979) with Aldo Sambrell
Aldo Sambrell was in Orden comico, El (1986) with Maribel Verdu
Maribel Verdu was in Laberinto del fauno, El (2006) with Ivana Baquero

edit:
eğer ki zorlanırsa sistem afallıyor ve şöyle bir açıklama getiriyor :

The Oracle says: Johnny Depp has a Ahmet Ulucay number of infinity.

About 12% of all actors cannot be linked to the rest of the movie universe, either because they have appeared only in video games or straight-to-video releases that the Oracle doesn't count, or because they have not appeared in any films with actors from the Hollywood mainstream.
  • 0
*where are you marshall?

outlaws

bugün sabah saat 8 itibariylen işi gücü bırakıp Opeth'in yeni albümü Watershed'i dinlemeye başladım, hala da dinliyorum. yer yer davulcu çocuk axenrot'un sapıtmalarına şahit olsam kendilerine karşı pozitif önyargıya sahip olduğumdan, dinledikçe dinliyorum. bir de genelde daha önce rastladığım Opeth albümlerindeki bütünlük bu albümde yok, parçalar ayrı havalardan geliyor. ha sorun mu ediyorum bunu kendime, alakası yok.
  • 0
*Nach dem spiel.
ist vor dem spiel.

sepp herberger

Oyundan sonrası
oyundan öncedir.


açıklama: lola rennt'in başlangıcından *ein spiel dauert 90 minuten diyen abinin bir başka vecizesi, bir nevi önümüzdeki maçlara bakıyoruz.
jazz metal denen bir kavram varmış ya. kimse niye söylemedi daha önce. camın önündeki güvercinlerden duydum ben de, duyar duymaz da yazdım arsız gibi last fm'e nası bişeymiş diye. baktım en çok Cynic denen bir grup etiketlenmiş jazz metal, jazz metal diye. dinledim.bilmem ki jazz metal mi technical death metal mi yoksa progressive metal mi, ama güzel grup. gerçekten. baktım 87'de kurulmuşlar da ben dinleyene kadar dağılıp, 2007' de dağılıp, yıllar sonra yeniden bir araya gelen grup modasına ayak uydurmuşlar bile. mail attım niye böyle yaptınız, ne güzel tek albümünüz vardı, paha biçilemezdiniz dinleyenleriniz için dedim. ekmek parası be ağbi dedi. konya'da çiftçiliğe başlamışlar 87'de çıkardıkları tek almübün geliriyle, pancar ekiyorlarmış. bu sene yağış olmayınca müziğe geri dönme kararı almışlar. albüm çıkarsak alır mısın dediler. alırım dedim. sevindi garipler.
  • 0
* Time never dies.
The circle is never round.

Pred dozhdot
You're just too good to be true,
Can't take the ball off of you,
You've got a heavenly touch,
You pass like Souness to Rush,
And when we're all drunk in the bars,
We can't believe that you're ours,
You're just to good to be true,
Can't get the ball off of you...

Oh Steven Steven Steven Gerrard
Oh Steven Steven Steven Gerrard
Oh Steven Steven Steven Gerrard
Oh Steven Steven Geeeer-raaaard

Oh Steven Gerrard
Because he hates Man U
Oh Steven Gerrard
He hates the Blueshite too
Oh Steven Gerrard
You're a Red through and through

music: can't take my eyes off of you
Ste Gerrard Gerrard
You'll Pass the Ball Fourty Yards!
He's big and he's fucking hard
Ste Gerrard Gerrard

Ste Gerrard Gerrard
Can Strike From Fourty Yards!
He's better than Frank Lampard
Ste Gerrard Gerrard

music: que sera sera
  • 0
dünya dönüyor,top dönüyor,sistem dişlileri dönüyor, şans dönyor,başım dönüyor,nevrim dönüyor,saat dönüyor, giden dönyor,klipler dönüyor,bakkal cumadan ,fırtına kendinden dönüyor, asker savaştan dönyor,semazenler dönüyor,radikaller merkeze,kelimeler köküne dönüyor, yakılanlar dönyor,müzisyenler popülere,düşmanlar dosta,dostlar düşmana dönüyor,formula bir pilotları aynı pistte 55 kere dönüyor,kapital yolundan dönyor,metin, zeki'ye sırtını dönüyor,takımlar deplasmandan dönüyor,sivrisinekler başımın etrafında dönüyor,naylon geridönüşüp kendine dönüyor,dünya dönyor.
ilkokulda "üç ayaklı filler kümesi varsa çizin" gibisinden bi soruya cevaben güzelce, üç ayaklı filler çizen bir insan büyüyünce risk nedir sorusuna yanıt olarak boş kağıt mı verir ?

üç ayaklı fillerin olmadığı 'doğrusunu' kabul etmek istemiyorum hala.
"*pleurez, pleurez, mes yeux, et fondez-vous en eau!
la moitié de ma vie a mis l'autre au tombeau."

Corneille

"Ağla, ağla gözlerim, gözyaşlarına boğul
Bir yarım öldürdü diğer yarımı"


  • 0
"sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende."

Sabahattin Ali
güneşli havalarda insanların hoplayıp, zıplamaları bir nevi sevgi kelebeği moduna girmeleri batıyor bana.. ülkeyi batı avrupaya taşısak da milli günlerde istiklal'i kapalı alanda okumak koymaz. (bkz: umut sarıkaya)
  • 0
okula giderken bugün, evin karşısındaki tabldotçuda david lynch 'i gördüm. inanmadım önce, ama o saçların başka bir insanoğlunda olma ihtimali yoktu. mercimek çorbasına ekmeğini banıyordu hızlı adımlarla yaklaşırken ben. nerde kaldı bilinçaltı, nerde o filmlerindeki sürreal yapı, o sembolizm diye haykırmak istedim sessizce suratına. haykırdım da. ekmek parası ağbi diye yanıtladı beni. der demez de çorbayı kaşıklamaya devam etti. öfkenin vücudumda salgıladığı hormonlar etkisini göstermiş, kaşıntı başlamıştı her bi yanımda. kaybettiğim zamana mı, döktüğüm liralara mı yoksa sarfettiğim hmmmlara mı yanayım bilemedim. hızla uzaklaşmak istedim, bu hayal kırıklığımı birileriyle paylaşmak istedim, koşmak istedim, hoplamak istedim, ayakkabılarımı çıkartmak istedim, yutkunmak istedim. durdum. son bir kez gözlerinin içine bakmak istedim. kaybolmuştu. ah be david yaptın yine yapacağını dedim içimden. etkilenmiştim.
  • 0
günün özeti:
1 adet esmer ikea kalemi,1 adet sarı-alkaline-People's Republic of China üretimi ikea pili, 15 adet isveç köftesi,1 beyaz ekmek,1 kepekli ekmek,1 kuple frank sinatra - my way,insanların çokluğunun verdiği baskı hissi ve A. ile sınırsız dosya paylaşabilme imkanı.

Adaptation

"Do I have an original thought in my head? My bald head. Maybe if I were happier, my hair wouldn't be falling out. Life is short. I need to make the most of it. Today is the first day of the rest of my life. I'm a walking cliché. I really need to go to the doctor and have my leg checked. There's something wrong. A bump. The dentist called again. I'm way overdue. If I stop putting things off, I would be happier. All I do is sit on my fat ass. If my ass wasn't fat I would be happier. I wouldn't have to wear these shirts with the tails out all the time. Like that's fooling anyone. Fat ass. I should start jogging again. Five miles a day. Really do it this time. Maybe rock climbing. I need to turn my life around. What do I need to do? I need to fall in love. I need to have a girlfriend. I need to read more, improve myself. What if I learned Russian or something? Or took up an instrument? I could speak Chinese. I'd be the screenwriter who speaks Chinese and plays the oboe. That would be cool. I should get my hair cut short. Stop trying to fool myself and everyone else into thinking I have a full head of hair. How pathetic is that? Just be real. Confident. Isn't that what women are attracted to? Men don't have to be attractive. But that's not true. Especially these days. Almost as much pressure on men as there is on women these days. Why should I be made to feel I have to apologize for my existence? Maybe it's my brain chemistry. Maybe that's what's wrong with me. Bad chemistry. All my problems and anxiety can be reduced to a chemical imbalance or some kind of misfiring synapses. I need to get help for that. But I'll still be ugly though. Nothing's gonna change that."

Charlie Kaufman'ın Adaptation isimli filminin ilk sözleri bunlar, yaklaşık olarak şöyle diyor kendisi:


"Kafamda özgün bir düşünce var mı?Kel kafamda. Belki daha mutlu olsaydım, saçlarım dökülüyor olmazdı.
Hayat kısa. iyi değerlendirmem gerek. Bugün kalan hayatımın ilk günü. Ben yürüyen bir klişeyim. Doktora gidip, bacağımı muayene ettirmem gerek. Yanlış bir şey var. Kalça kemiğim. Dişçi gene aradı. Çok geç kaldım.
işlerimi ertelemeyi kesersem, daha mutlu olabilirim. Tek yaptığım koca kıçımın üstünde oturmak. Kıçım bu kadar büyük olmasaydı, daha mutlu olabilirdim. Gömleklerimi kıçımı saklamak için sarkıtmazdım. Tekrar jokinge başlamalıyım. Günde 5 mil, bu sefer yapmalıyım. Belki de kaya tırmanışı. Hayatımı tersine çevirmeliyim. Ne yapmam gerek? Aşık olmam gerek. Bir sevgilimin olması gerek. Daha fazla okumalıyım.
Kendimi geliştirmeliyim. Rusça falan öğrensem nasıl olur? Ve ya bir enstrüman alsam? Çince konuşabilirim.
Çince konuşan ve obua çalan senaryo yazarı bulmak oldukça güç. Bu harika olur. Saçımı kısa kestirmem gerek.
Kendimi ve insanları saçlarım konusunda kandırmaya çalışmayı kesmeliyim.Ne kadar üzücü? Olduğum gibi görünüp, kendime güvenmeliyim. Kadınların etkilendiği şeyde bu değil midir? Erkeklerin çekici olmasına gerek yok. Ama bu doğru değil. Özellikle de şu günlerde. Bu aralar erkeklerin üzerindeki baskı neredeyse kadınların üzerindeki kadar. Neden sadece var olduğum için gülünç duruma düştüğümü hissediyorum? Belki de beyin kimyamdan dolayıdır. Belki de benimle ilgili yanlış olan şey budur. Kötü kimya. Hormonel sorunlar ve korkular kimyasal dengesizliğe indirgenebilir ya da bir anlaşılmayan sinopsise. Bu konuda birinden yardım almalıyım. Ama hala çirkin olacağım. Hiçbir şey bunu değiştiremez."
  • 0
"When the ball hits the net
Its a fairly safe bet that its Fowler
Robbie Fowler

And When Liverpool score
You will hear the Kop roar "Oh, its Fowler
Robbie Fowler"

Ian Rush, Roger Hunt
Who's the best man up front? "Oh, its Fowler
Robbie Fowler"

He's the King of the Kop
He's the best of the lot
Robbie Fowler"

music: that's amore
55782ef747fd42ffa93e19b467a8fe53
  • 0
forward maillere savaş açmıştım bir süredir.geleni, okumaya davranmadan siliyordum. artık işi bir adım daha ileri götürmeye karar verdim. gelir gelmez kendilerini imha etmelerini sağlayacağım. böylece "gözüm görmesin seni" lafını da pratiğe dökmüş olacağım.mutluyum.

bilgiyi verip giden adam

ilk spam mail 01 Mayıs 1978'de DEC marketing tarafından abd'nin batı kıyısındaki bütün ARPANET adreslere yollanmış.
  • 0
erikli tarçınlı lipton marka çayla melankolikleşeceksin deseler inanırdım.inanmakta haklıymışım. açtım müziğimi, koydum çayımı, gitgide içiçe giren bonibon kutularında seni düşünüyorum.
bildiri: bu hafta pazartesi günkü dersten çok fazla sıkılmam sebebiyle erken çıktım.dolayısıyla köşe diye tabir ettiğim şey de yarım kaldı.bu yüzden bekleyenler olabilir diye geç de olsa söyliyeyim dedim, artık beklemeyin.
vadafonun geyik temalı kampanyası var ya hani reklamlarda çıkıp duran.yararlandım ben ondan.(neden anlatıyorum bunu).(çünkü) bu hayatımda yaralandığım (tansaş indirimli mantı dışında) ilk kampanya.hayata karıştığımı hissettim bir anda, sosyal bir yaşam formu olduğumu. sistemin dışında kal, onlar gibi olma diyorlar ya hani bazıları, yalan. annem demiştir hep girişken olacaksın diye, gireceksin sisteme gerekirse "sistemin içinde sisteme karşı" modunu açarsın.
y= ben neylersem güzel eylerim,tek doğru benim doğrumdur insanı

x= peki ben ben insanı

x: bence şu şöyle bu böyle dimi, sence de öyle di mi.

y: ya aslında şu böyle bu şöyle.

x (iç ses): yek yaa
su ısıtıcı isimli alet çalışmıyor, aldığım özel bergamot aromalı çay boşa mı gitti acep.. boşa gittiyse eğer koyar vallahi.o bu değil de ne güzel çaydın sen erikli tarçınlı, dört tarafı kaplı özel korumalı poşetteydin ya açmaya kıyamazdım..

edit: su ısıtıcı aletine bi iki kere pat pat diye vurunca çalışıyormuş.

The Dave Brubeck Quartet - Take Five

  • 0

The Nines




maymunlar 6, insanlar 7, koalalar 8,avatarlar - bir nevi evrimin bir üst basamağına çıkmış olanlar - 9 tanrı ise 10 numara..the nines denen film de işte bu 9 numaralardan birinin evren yaratma oyununu , kendi mükemmeli arayışını anlatıyor - arada reset çekmelerinde milyarlarca insanı da uçurduğunu saymazsak hoş bir uğraş.4000 yıl süren uğraşın, yaratılan 90 versiyon dünyanın sonunda ,sevgilisini - bir nevi bilgisayar oyunu bağımlılığı gibi- çekip almak isteyen bir başka 9 numara hatun geliyor bize yansıyan kısımlarda.bunlar öpüşüyor felan öyle ilerliyor hikaye..

çeşitli rollerinde defalarca gıcık olduğum velet oyuncu Dakota Fanning'in bir kardeşi olduğunu da bu filmle keşfetmiş bulunuyorum.başroldeki Ryan Reynolds'u farkında olarak ikinci izleyişim ,memnun kaldığımı söyleyebilirim.son hikayede sakallı haliyle ormanlarda gezmece yaptığı sırada lost adasına düşse lan bu diye düşünmedim değil..

film bilim kurgu olunca alt metinler çıkarmak mümkün olabiliyor hikayelerden ancak saf bilim kurgu gözüyle izlemenin daha keyifli olduğu kanaatindeyim.yok burda yönetmen kime seslenmiş ,filmin teması , aslında söylemek istediği.. gibi düşünceleri önemseyememişimdir zaten böyle filmlerde.

hem yukardaki paragrafı yazıyorsun hem de her bölüm sonrası lost üzerine konuşmaya bayılıyorsun bu ne yaman çelişki ?

Evet.

Sesli Düşünüyorum : Islanmak Güzeldir

  • 2



reklam kokan bi başlık attığımın farkındayım."artık ben de okunayım,bilineyim,popüler olayım", ya da "underground kalsam bile bi 5 kişi okusun en azından be" gibi düşünceler geçti netekim aklımdan.hazır da ıslanıyorum çok süper başlık olur bu kelime öbeği diye düşündüm gelirken.

yek yaa.

evet haklısın.aslında korkuyorum takip edilmekten , gözlerin üzerimde olmasından çünkü ne kadar fazla göz o kadar korku benim için -bu cümlelerde gece izlenen Lars and the Real Girl filminin etkisi göze çarpabilir.

bi 15 dakka sonra yazdığına yabancı kişinin devam etme çabası

bissürü param olsun ,bissürü yeri de gezebileyim bu sayede ama herkesin görebileceği yükseklikte bi yerde olmayayım.tam tersine insanların içinde gözden rahatça kaybolabileceğim -şimdi neysem sanki- bi yerde olayım.burdan yazar ilgiden bunalmış artık inzivaya çekilecek çıkarımı da yapılabilir.o da sana kalmış ama ben ilerde dönüp dönüp aha ben yazdım bunları diyebileceğim bişeyler yazma konusundaki ısrarımı sürdüreceğim.

her hafta pazartesileri derste defterime tam sayfa yazmaya,çizmeye de devam ediyorum bu arada ,ısrarla fotokopicide çoğaltınız..

See You in London

  • 0



you say the hill's too steep to climb
just climb it
you say you'd like to see me try
climbing
you pick the place and i'll choose the time
and i'll climb
the hill in my own way
just wait a while for the right day
and as i rise above the tree lines and the clouds
i look down
hear the sound of the things you said today

fearlessly, the idiot faced the crowd
smiling
merciless, the magistrate turns 'round
frowning
and who's the fool who wears the crown?
and go down in your own way
and every day is the right day
and as you rise above the fear-lines in his brow
you look down
hear the sound of the faces in the crowd