üsküdar'da bir iftar çadırıyım ben

  • 0
Düz yorumlar ile eğlenceye boğacağım bu kez saniyelerinizi beyler bayanlar. Gayrı metamorfoz geçirmiş kelime san'atı yapmaya son!



üsküdar'da bir büfenin önünde iftar çadırı kuyruğuna girme(me) kararsızlığı..



sararmış gökyüzü istanbul'un üstüne çökmekte güz mü geliyor ne?



eskitilmiş istanbul bir de yan yatınca seyreyleyin gümbürtüyü.



boğazda pervasızca salnınan bir grup balonun helecanlı macerası. onları takip edin.

Yağmurdan Kaçış

  • 0


psycho killer sinsice onu izlerken pancurun deliğinden, o -masum kız- yağmurda ıslanan elbisesini asıyordu.



Üç kafadar yağmura aldırmadan, buraya gelen kimse geri dönemedi diyarına giderken son derece mutlu görünüyorlardı.



yağmur yağıp seller akarken arap kızı fotoğraf çekerken yakalandı kameralarımıza. sağolsun çektiği fotoğrafı bizimle takas etmeye razı oldu.



nerde o eski istanbul havası yakalamak için sarartılmış fotoğraf..



bulanıklığı abartmış da olsa, elinde bakkaldan aldıkları birazdan şakırdayacak yağmura yakalanmamak için yürüyen bir adam o.

Upless Mrs. Çingene

  • 0


Ahmet o akşam, kendini hürriyet isimli gazetenin foto galeri sayfasında buldu. Önünde alabildiğine yurdum insanı, memleket kokusu, mankenlerin kusurları vs. başlıklı galeriler uzanıyordu.

O kasvetli, bol yağmurlu-çamurlu istanbul akşamında ofisine tıkışmış, elinde adana kebabı o titrek ekranına bakıyordu. Yeni başlamıştı işe. İlk etapta müdürü 14.1'' koca kasalı bir monitör tahsis etmişti kendisine. Bol bol gece vardiyasına kalması icap ediyordu işe öğrenmesi gereğiyle.
İşte koca ofiste tek başına elinde adana kebabı, Ahmet'in devam hikayesi.

Akşamcı bu yeni yaşam tarzına adapte olması kolay değildi. Hemen herkesin düşebileceği tuzağa o bodoslama atladı; üstsüz çingene isimli galerideki ilk fotoğrafa kandı.

Böylece uzuuun bir yolculuğun ilk adımlarını attı son derece hevesli, tavşan deliğine düşmüş alice ürkekliğinde tıklamaya başladı fotoğrafların üstüne -bir yandan da sağına soluna önüne arkasına bakaraktan, özellikle bayan çingenenin seramikli kısımlarına tıklıyor, zevkin doruklarında geziyordu ki, tamamen amacının dışında görüntülerle, -tahminen şakşuka müziği eşliğinde- oynayan insanlar güruhunun görüntüleriyle karşı karşıya kaldı.

Kaçış yoktu.

Olayın tüm vehametine rağmen devam etti.

tıkladı, tıkladı, tıkladı...

merak ne güzel şey güzel şey merak

  • 0


başla!

reklamlarda rastgeldim de dün, güzide hürriyet yazarlarından a.h. ile e.ö. elele tutuşup umreye gitmişler yahu. daha önce de a.a. yer yer karaçarşaflara, yer yer mini eteklere bürünüp, mahalle baskısının türkiye semalarındaki yansımasını bizlere aktarabilmek için, terler dökmüştü.

-ara not; bi aralar star gazetesinde de saadettin teksoy'un garip kıyafetlerle ortalarda dolanarak kaleme aldığı bir yazı dizisi vardı.-

kelamımı anlatmaya başlayayım intro bilgisini verdiğime göre; gazeteciler, sosyologlar vs. her nasıl ki mahalle baskısını sanki sadece diniz bir kavrammış gibi önümüze sundunuz, bebekte üç beş tur atan insanların birbirlerine uyguladıkları son moda, elif şafak, tuna kiremitçi kitabını okuyayım, en yeni elbiselerden alayım baskısını görmezden geldiğinize göre, evet şimdi cümleyi burda bitireyim -netekim toplumsal ahkamımı kestim- yeni bir paragrafta buluşmak üzere.

evet efenim şimdi tüm yukarda anlatılanları unutun :)) diyorum ki; bu sakal türleri ve çağrıştırdıkları bir standarta bağlansın yahu, mh partili insanlara imreniyorum bu konuda yerlerini yurtlarını belli ediyorlar. ben ise, kendimin yer yer öyle yer yer böyle yaftalanmasından, kişilik bozukluğuna sevkedeceğim kendimi.


bu açıklamalar üzerine magazin dünyasından yansımalara geçelim.

hidayet türkoğlu- ne güzel şey merak, güzel şey merak.

hacı bayramı veli- sen seni bil sen seni.

tugay kerimoğlu- yine ingilteredeyim... kolay değil tabi... beyaz saç ne yakıştı hea... 'yer gök vodafone olmuş

ney ise efenim bol güneşli pazartesiler...