• 0


André Aciman der ki;

yazı yazma eyleminin kendisi benim açımdan, bir alan bulup orada kendime bir yuva inşa etmenin, şekilsiz, hamur gibi bir dünyayı alarak onu kağıtla sağlamlaştırmanın yolu oldu... hayatıma bir şekil, bir anlatı, bir kronoloji vermek için yazıyorum; ... her ne kadar bana göre fazla gerçek kalan ve hiç bir zaman benim arzuladığım kadar geçici ve muğlak olmayan bir hayattan uzak kalmak için yazdığımı bilsem de, gerçek hayata erişebilmek için yazıyorum... kim olduğumu anlamak için yazıyorum... kimbilir belki de yazmak en sevdiğimiz anılarımızı tek tek yerleştirebileceğimiz, onları aklımıza estiği gibi düzenleyeceğimiz paralel bir evren açıyordur bize. Belki de bundandır anılarını yazan herkesin yalan söylemesi.

Gerçeği gerçeklikte de değiştirebilmek için kâğıt üzerinde değiştiririz... Hayatımız hakkında onu yaşadığımız gibi görmek amacıyla yazmayız, başkalarının onu görmesini istediğimiz gibi görmek için yazarız. Bu şekilde onların bakışını ödünç alıp, kendi hayatımızı kendi gözümüzden değil onların gözünden görmeye başlarız... Belki ancak o zaman kendi hayat hikâyemizi anlamaya veya ona tahammül etmeye hatta onu güzel bulmaya başlarız; herhangi bir hayat güzel olduğundan değil ama güzel bir hayatın ölçüsü onun kusurlarını görüp bunların asla affedilemeyeceğini bilerek her gün başka tarafa bakmayı öğrenmek olduğundan.


okudum

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder