A tribute to Leblebi

  • 2
seksenlerin sonunda komunist, doksanların başında kapitalist olmak.

giriş;

bir erkek. bir ismi, bir soyadı, algoritmik şekilde üretilmemiş -hatalı- onbir haneli tckimlik numarası, sekiz cigabaytlık müzik arşivi, facebook, youtube, siberalem, itiraf.com, kariyer.net internet sitelerinde üyelikleri var. açılış sayfası google.com. en son aradığı kelime öbeği harem-gebze pornosu. arpa rengi bir derisi var, vücudunun bazı yerlerini açıkta bırakan. miyop gözleri siyah renginde. saçlar azalma eğiliminde. ortaokulda ibrahim erkal kıvamındayken şimdi ferdi tayfur seviyesinde. konyadan ayrılarak özerkliğini kazanmış karaman vilayetinin şirin ilçesi ermenekte doğmuş. babasının işi dolayısıyla sırasıyla, afyon-erzurum-van şehirlerinde yaşamış ve sonunda babasından ayrılıp bağımsızlığını ilan ettiğinde istanbul'da bulmuş kendini. dersleri fena değil lisede, dersane sınavlarında dereceleri, bilgi yarışmalarında ödülleri var. ama. olmamış üniversite. üç saate sıkıştırılmış otostopçunun gelecek rehberini önüne sürenler utansın. en çok sevdiği yiyecek ailesinin gönderdiği ermenek ismini dünyaya duyurmuş içinde üzüm pekmezi ve tahin bulunan toros marka helva. bir artı bir odalı evi sağ çaprazdan adaları görüyor. kirası ise üçyüzelli lira. mutfağı daha kullanışlı olabilirmiş aslında ama yine de bu paraya göre iyi diyor, soranlara. babası şeker fabrikalarından emekli. ayda yüz-ikiyüz lira gönderiyor. annesi ev hanımı. arada ziyarete geldiklerinde oğullarını annesine kıymalı fırın makarnası yaptırıyor hep. bilgisayarı eskice bişey, pentium dört, beşyüzoniki megabayt hafızalı vestel marka monitörlü toplama. msndeki kişisel iletisi, bedelli grev hakkı çıkmış artık patronlar da grev yapabilecekler. patronları ve patronluk taslayanları sevmiyor. bir de yabancıları. bir yabancı gördüğünde hep dili dolanıyor. turn left. kendince komik, işyerindeki arkadaşlarınca komik olmayan bir mizah anlayışı var. işyeri demişken. orta ölçekli bir alışveriş merkezinde meyve sebze reyonundan sorumlu olarak çalışıyor. ufak da bir sorunu var. tckimliknumarasındaki bug nedeniyle sigortası başlatılamıyor. davası devam ediyor, kadıköy adliyesinde. işinde başarılı yoksa. özellikle başarılı karpuz seçimleri var, hele ki güzel bulduğu kızlar söz konusu olduğunda. arada kasada duran başörtülü kız ve diğer kasadaki başörtüsüz kız ile buluşuyorlar, alışverişmerkezisinemalarından birinde biraz dolaşıp sonrasında filme giriyorlar. sevgilisi de var. siberalem.com üzerindeki paralı hesabı aracılığıyla tanıştığı. haftada bir iki kere buluşuyorlar. öpüşüp koklaşıyorlar ama kız daha fazlasına hazır hissetmediğini söylüyor kendini. bu yanıtı alacağı hamleyi yaptıktan sonra bir sigara yakıyor, salon tarafındaki küçük balkona çıkıp denizi süzüyor. istanbul'un çeşitli yerlerine dağılmış ilkokul arkadaşlarıyla ayda bir buluşma tertipliyorlar. facebook üzerinden. çoğu katılmıyor ya, o her birine gitmeye çalışıyor. ama bir iş çıkıyor işte.

şimdi reklamlar; sen, gotikkız bulma derdinde fellik fellik metal festivallerini dolaşan genç, sen pogo-itiş-kakış arasında ezilme tehlikeleri geçiren orta yaşlı ve sen tüm bunlara rağmen eve sadece ellerinde ellenmiş iki götün sıcaklığıyla dönen kendinibilmez. bizi ara, konser ücretinden çok çok çok daha düşük fiyata apartmanının kapısı önüne senin belirleyeceğin gotikkızı gönderelim, üstelik çok kısa bir süreliğine cebinde bir avuç çitlek ile. leave those anathema alone.

ortaokul üçte backstreetboys dinlemeye başlamış, afyonda okurken. hala dinliyor bir şarkılarını. arada. hani o sabrina dizisinin cadılar bayramı temalı bölümünde çalanı. bilgisayarında c dizininde, untitled track olaraktan saklanıyor yüzyirmisekiz kilobit düşüyor saniye başına. nostalji yapmayı seviyor, bütün arkadaşlarına anlatıyor küçükken nasıl da düşüp kafayı kırdığını. o bilmiyor ama kimse ilginç bulmuyor hikayesini. olsun, aslında eğlenceli. kimselere bahsetmediği bir de kardeşi var, lise sona geçmiş sınav helecanı içinde. kan bağının yabancılaşmayı engelleyemediğinin canlı iki örneği. abi kardeş. eve dönerken, dolmuşa biniyor. birüçyüz normalde ama şoför ile muhabbeti olduğundan öğrenci ücreti veriyor, kıyak olsun diye ücretleri topluyor. şoför arkadaşı ilginç adam, bol burhan çaçanlı radyoları dinleyip sorulan ödüllü sorulara cevaben sms atıyor. kırk yılın başında kazandığında ise kesin bu işin içinde bi iş vardır, öyle bedava vermezler dicitürk paketini diye hediyeden vazgeçiyor.

gelişme ;

dolmuş ile eve döndüğü bir salı gününün akşamüstüsünde, normalde indiği noktanın on metre kadar gerisinde inmiştir. müsait bi yerde diyen adam vesilesiyle tabii. dikkat bu noktadan sonra herşey çok hızlı gelişmeye müsait olduğundan dikkatli okuyun. bir takım tasvir; indiği noktada bir telefon direği var. yaklaşık otuzbeş sene önce oraya dikilmiş oraya. dönemin mahalle muhtarının katkısı büyük. üzerine beşyüzbinotuziki adet resim, poster, ilan yapıştırılmış o ana kadar. ilan-ı aşklar boyanmış kırık kalpler tarafından yüzyirmialtı kez. ama hiçbiri önemli değildi o anda. çünkü o an, kahramanın aklına tüm o yaşamın anlamı nedir, evrim teorisi gerçek mi, evrende yalnız mıyız tarzı soruların cevabının yüklendiği an idi. ve bu an fonda, barış manço'nun dönence şarkısı çalarken gerçekleşiyordu. bütün parametreler doğru konumlandırılmıştı. güçte büyük bir dalgalanma meydana geldi, bir momentum var ise bile artık yoktu. önemi de yoktu. çünkü bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz, çünkü o an dünyanın yokoluşunu tetiklendiği an. o an kahramanın aklına ilk back to 80s partisi fikrinin çalındığı an.

sonuç ;

Our history will be what we make of it
And if there are any historians about fifty or a hundred years from now
And there should be preserved the kinescopes for one week of all three networks
They will there find recorded in black and white and in colour
Evidence of decadence, escapism, and insulation from the realities of the world in which we live
We are currently wealthy, fat, comfortable and complacent
We have a built-in allergy to unpleasant or disturbing information, our mass media reflect this
But unless we get up off our fat surpluses
And recognize that television in the main is being used to distract, delude, amuse and insulate us
And history will take its revenge and retribution will not limp in catching up with us

Edward Murrow.

2 yorum :

  1. olm kayıtsızca portre çizmek senin bu yaptığın! şimdi bunu karşılaştırabileceğimiz kimseler olduğunu da zannetmesem de feci başarılısın nan demek istedim. basit ve süssüz. bide artık bu ahmetvari gedik buldu, oturdu oturacak bi stil gibi.
    nacizane önerim de, yazarken azcık daha okuyucuya yanaşsan, daha da çekecek bizi bence.sadece betimleyerek hikaye veriyorsun başarıyla, ama bu sefer tam o empati kurulamıyor sanki. okuyucuya uzanmamışsın da, kendine bir yazılacaklar listesi yapmışsın gibi.
    bu eleştrimsi boyamacı-ovalamacı kısmın havada kalmayan, analitik önerisi ise, 'reklam kısmı gibi yazıyı pazarla biraz, okayana hitab et seslen'dir.
    evet bunlar nacizane. hakaten ama bak, gedik-oturmak. çok başarılı!

    YanıtlaSil
  2. ben bu kısmını yazmayı seviyorum ama hikayelerin bayan nacizane :) bana desinler ki betimle, alırım kitabı binerim sırtına betimlerim de betimlerim :)))

    YanıtlaSil