Sur le fil

  • 1




Geçen gün yine genelde yapacak bi bok bulamadığımız tüm boş zamanlarımızda yaptığımız gibi biricik dostum selçuk ile istiklale inmeye karar verdik.Bir iki kesişme anı yakalar sonra da belki birbirimizi gaza getirip takip aşamasına geçeriz o dükkan senin bu dükkan benim yürür ,sonunda da fısır fısır konuşan kızların alaycı/davetkar gülümseyişiyle tüm dünyalar bizim olur diye hayal ettik ki bir anda selçuk'un küçük kardeşi odaya girdi biz de hayalden uyandık.

1.5 saat sonra yer : istiklal caddesi

herşey düşündüğümüz gibi gelişiyordu daha bi bakış yakalayamamıştık ama kendimizi yei çıkan kitaplardan bahsederken ve yazarların gelişimini olumlu yönde etkileyecek yapıcı eleştiriler yaparken bulmuştuk, çevremizde de ilgi uyandırmış olmalıyız ki herkes kulaklarını kabartıp bizi dinliyordu ya da en azından ben öyle düşünüyorsum.
neyse konu eninde sonunda türkiyemin göz bebeği, nobel ödüllü usta yazar orhan pamuk'a geldi.ben orhan'un ne kadar haklı bir ödül aldığından,ödülü iade emesini salık verenlerin ne kadar yanlış yaptığını söylerken selçük bir anda kolumu çekiştirerek, biz türklere karşı çok ayıp ettiğini böyle bir yazarın sözlerinde daha dikkatli olmasının gerektiğini söyledi ardından da kendini tutamayıp orhan'ın ne kadar pis bi insan olduğunu haykırdı istiklalin tam göbeğinde.sevgili dostum ilkokuldan sonra küfür gelişimi konusunda kendisini dışa kapattığından dolayı olsa
gerek insanlara en fazla pis,deli,manyak şeklinde hakaret edebiliyordu.

ben ise daha bilgili olduğumdan son derece komplike bir küfürün ortasına kadar son derece güzel gelmiş son noktayı koymak üzereydim ki o an hayatımda dinledğim en güzel tınılardan biri tam sağ arka taraftan kulağıma adeta akıyordu,piyasaya yeni adım atmış muhtemelen ankaralı bir türkücünün anadolu ezgileriyle bezenmiş ritmleriyli duyduğum ve o anda çarpmıştı beni.Keskin bir hareketle arkamı döndüm ve türküyü çalan mekana giderek bir çay içme isteğiyle hızlı adımlarla yürüdüm.Ama tam o yürüyüş esnasında olmaması gereken birşey oldu yüksek volümlü bir mekandan kulağıma türkiye death metal piyasasının başarılı isimlerinden "raven woods" un gitar riffleri geldi bu riffler basbaya black metal riffleriydi ve beni içine almıştı bile hemen arkama doğru keskin bir bakış attım ve dükkanın kapısında bekleyen deri ceket giymiş piyırsingli amcamla göz göze geldim.

tam bu anlarda selçuk herşeyden habersiz kendisini eski bir kasetçiden içeri zor atmış yüzünde istiklalde haykırmanın verdiği kırmızılık eski kasetlerin bulunduğu bir sepetin içinden "aha" -aykut hakan ayşe-nın kasedi varmı diye incelemeye kendini vermişti.

ben ise kafamdaki karmaşıklığı atmaya çalışıyor piyırsingli amcaya doğru ilerliyordum bu arada etrafa da adeta bir şebek gibi gülücükler dağıtıyor ilgi bekleyen bebek gibi tripten tribe giriyor raven woods'un betray isimli parçasına da parmak şıklatmalarıyla eşlik ediyordum.tam eski bir dostu gördüğümü sanıp sola dönmüştüm ki tam orda tam karşımda bana pis pis sırıtan bıyıklı insanı gördüm,hızlı bir hareketle elindeki kasedi yeybe sokup sesi sonuna kadar açtı.Donup kalmıştım çalan backstreet boys'un 1 numaralı hiti i want it that way idi.müzik adeta beni bulutların üzerine çıkarmıştı,gözlerimden hafif hafif yaşlar süzülmeye başlamıştı ama mimik donması yaşadığımdan olsa gerek hala yüzümdeki sırıtış da sabitti.

hayır aklımdan tüm çocukluğum,arkadaşlarla toprak sahada yaptığımız tek kale maçlar, open doors kasetleri üzerine karışık kaset çekmelerim geçmiyordu, ağlıyordum netekim ben de bir " kulağına hoş geleni dinleyen" olmuştum.

imza: ateist gomunist

1 yorum :