A Starway to Nowhere
bazı şeyleri aş artık diyorum bazen kendime.mahsun kırmızıgül'ün bile entelektüel olmak suretiyle köklü bir değişim geçirdiği bir dünyada benim hala aynı komplekslerimin olması endişe verici.bu herkesin söylediğini kafaya takma sonra da tekrar tekrar aynı anları yaşayıp "of hacı keşke şöyle deseydim" triplerine girmek kompleksle açıklanabilir ancak kusura bakmıyım.burdan aslında mevzunun acısını çıkarmak isterdim kendimden ama malum sınavlar..
bu arada kendini anlatma derdine kapılmayıp sadece duruşuyla efenime söyliyim gözleriyle özgüven abidesi şeklinde durabilen insanlara hayranlığım sonsuz.kim bilir evrimimin son noktası odur belki ama eminim o noktaya gelemeden daha bir çukura düşeceğim.
yukardaki paragrafı yazan "karamsar ben" e selamlar o olmasa kendimi tanımlayabileceğim bir duruşum yok ama onun sayesinde karamsar diyebiliyorum kendime.o zaman niye hep yüzümde aptal bir gülümseme var bu da ayrı aptallık.
yukardaki "yazıların topunu yazan ve çalışmayı anlaşılmaz biçimde geciktirmeye devam eden ben" e selamlar.onun sayesinde sonumu görmekte güçlük çekiyorum.
ve son söz..önemli olan çok çalışmak değil düzenli çalışmak..
not: neden bizim de kendi avril lavigne'imiz yok? erol köse'ye selamlar..
not 2: hani böyle kendi içimde bisürü kişilik taşıyormuşum gibi oldu ya hani şizofrenik gibi oldum.dedim ki kendime demin film gibi adamsın dedim.çok hoşuma gitti sonra çikılatamdan bi kıt ısırdım.sinan çetin'e selamlar
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder