Bread & Roses

  • 0
önce tanım mı girmek daha doğru olur bilemiyorum ama şöyle bir film izledim geçenlerde. şimdi bi kız var bu meksikadan kaçıp amerikaya sığınıyo ve olaylar gelişmeye başlıyo. kızımız kendini adrien brodynin sürüklediği sendikal hak mücadelesinin içinde buluyor. neyse devamını getirmeyeyim de şöyle diyeyim; abede'de yaşayan temizlikçi göçmen(lerin)in üzerinden sendika mücadelesini yansıtan güzel bir film bu. ha bu kadarını söylemek yeterli mi, değil. netekim bu mücadele içindeki insanların handikaplarına değinmemiş olsaydı bu güzel nitelemesinde bulunmak olanaksız olabilirdi. çeşitli örneklerini gördüğümüz üzere bu tür hikayeleri karikatürize biçimde işleme gafletine çoğu sinemacı,dizici düşmüş ve düşmeye de devam ediyor. sırf venceremos ile kırmızı giyinmekle, bir kaç göçmen sokmakla ortaya böyle film çekilmez bunu en iyi gösterenlerden biri de usta ken loachdır.



dip notumuzu da verelim; filmde de sözü geçen ve filme mottosunu veren -we want bread but roses too- 1912'de yaşanan düşük ücretli çoğu kadın çalışanın verdiği mücadele de gerçeğe dayanmakta imiş. demem o ki bu olaylar gökten filmlere zembille inmiyor, yaşanıyor da. bu nedenle zaten anca filmlerde olur bunlar demeyelim dedirttirmeyelim.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder