Bilinen evrende milyonlarca yıldır hep aynı senaryo süregeldi. (bkz: Lost bile) Karanlık taraf ile aydınlık taraf arası mücadele güçler hep belirli bir denge içinde ilerledi. Amma velakin galaksinin batı sarmal kolunda, kimselerin pek uğramadığı küçük bir dünyada (sayfiye gezegeni) tahteravalli uzun zamandır aydınlık tarafa doğru yatmaktaydı.
Bu dört tarafı denizlerle çevrili, küçük sayfiye gezegeninde insanlar hep ama hep aynı pazar sabahını yaşıyorlardı. Evet bütün sorun buydu. Aynı o filmdeki gibi, ama Bill Murray nerden bilebilirdi. Bu dünyanın insanları farkında değildi ama kozmik bir köstebek deliğine yakalanmıştı o küçük, şirin dünyaları. Ha, bilselerdi de sorun değil derlerdi muhtemelen. Ne de olsa her gün gastelerini alıp arkadaşları, sevgilileriyle o uzun kahvaltı sohbetlerinde yaşıyorlardı.
Hep aynı sevgi dolu konuşmalar, salınarak yürüyen insanlar, burjuva sırıtışları öyle yoğun ama yapmacık bir mutluluk duygusu oluşturmuştu ki gezegende, kozmik güç dengesi de haliyle durumdan etkilenerek aydınlık tarafına yatıyordu. Soru şu, ne zamana kadar?
Durumun gidişatından memnun olmayan, gezegendeki emekçilerin devamlı çalışmasından kaynaklı hak ihlallerinin önüne geçilmesini isteyen galaksinin garson-iş sendikası da bu durumdan hiç de memnun değildi. Bir operasyon fikri ortaya atıldı. Böylece, yirmidört saat içinde pazar günü emekçilerini örgütleyerek gezegeni bu kozmik köstebek deliğinden çıkarması ve güçte dengeyi sağlaması için O gönderilir.
hikaye başlasın..
hikaye başlasın..
Sonsuz döngü içinde, distopik bir cumhuriyet..
bu ilgi çekici deneyimi yaşamaya gezegen yoluna düşen yüzlerce insan..
sonunda O güce denge getirmekle kalmayacak, bir gezegenin devrimi olacak.
*devrimi satın alamazsınız.
devrim'i yapamazsınız.
devrim olabilirsiniz ancak.
devrim ya sizdedir, ya da hiçbir yerde değildir. Ursula K. Leguin
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder