The Birds

burda "The Birds" için dünyanın dörtbir yanlarında tasarlanmış posterler var. benim favorim polonya'da Bronislaw Zelek tarafından tasarlanmış olan versiyon. film afişlerinde kendine bu kadar yer edinen başka yönetmen var mıdır acaba?

Don't Save

Vincent

I would rather die of passion than of boredom.

Kavak

Dişi kavak ağaçlarının polenleri, beyaz pamukçuklara benzer. Pamukçuklar, polenlerin rüzgarla dağıtılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle Kuzey Amerika'da kavak ağaçlarına, "pamuk ağacı" da denir. Bahar ayında bu "pamukçuklar" alerjik insanlar için oldukça rahatsız edici olabilir.

hafif yağmurlu bir günün akşamüstünde geldiler, girdiler hayatıma çekinmeden. herşey daha güzel olacakmış. öyle söylediler. zaman da kaybetmediler hiç, kaybedecek zaman yokmuş zaten hayatım bu haliyle çok renksizmiş. dediler. renk vermeyen insanların hayatlarını yeşillendirme çalışmaları çerçevesinde ziyaret etmişler beni de. velhasılıkelam, hayatımın yaklaşık ortalarında bir yere kavak ağacı diktiler. kavak ağacını bilirim de pek sevdiğim söylenemez, yıllar önce bir buçuk saat kadar yüksek ilgi alaka gösterdikten sonra kavak ağacından alabileceğimi aldığıma kanaat getirmiştim. söyledim bunları aynen. hatta eklerken tam, kavak ağacı pamuk yapar ben başa çıkamam, diye beklemeden dinlemeden gittiler. işleri de başlarından aşkınmış zaten, bir de itiraz dinleyecek durumları yokmuş eğer bir sıkıntım varsa bir dilekçe ile büroya gitmeliymişim, uzaklaşırken söylediler bunu da. şimdi hayatımın ortasında duran bir kavak ağacı, elimdeki çakmak ve dört bir yanda kavak ağacının salgıladığı pamukçuklar var. 

Mecaz ya da metafor, ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamının dışında kullanılan kavram. Ad değişimi olarak da bilinir. Mecâz sanatı, anlatımı daha etkili kılmak ve söze canlılık kazandırmak amacıyla yapılır. Söze güzellik, güçlülük, canlılık, zarafet, derinlik veya genişlik verir.

ilk metaforlar anadolu topraklarına göçeli beri çok zaman geçti. ama günümüzde bile ne için kullanıldığı yazan tarafından bile bilinmeyen metaforlar kullanılagelmektedir. sadece şık bir cümle olacağı düşünüldüğü için kullanılan metaforlar her gün binlerce gencin beyninde, gereksiz elektrokimyasal tepkimeler oluşmasına yol açmaktadır. mesela yukarıdaki parçada, kavak ağacı bir zaman sonra hafif bir yaz melteminin de katkısıyla yazarın yaşadığı hafif ruh haline gönderme yapabilirdi, ama pamukçukların olaya dahil olması olayı daha komplike hale getiriyor. pamukçuklar kavak ağacının üreme sisteminin bir çıktısı olduğuna göre bunu göz önüne alarak teorimizi kurabiliriz, ya da kavak pamuğunu elindeki çakmakla yakmaya çalışan bir çocuğu. çocukluktan kurtulamamış bir insan, çocukluğunda aradığı birşeyler mi var yoksa hala çocukluğundan günümüze taşıdığı nostaljik değişkenleri sunarak bir kazanç elde edebileceğini mi sanıyor. 

Spezi -şpetsi- is a soft drink made with cola and orange soda. 

 
benim içinde çözünmeni isteyerek hata ettim, dedi kıza. karışımın başlangıcı üzerinden uzun zaman geçmemişti ancak homojen karışım niteliğinde bir ilişki istemediğini söylese de yaptıklarının söyledikleri ile paralel oldukları söylenemezdi. atomik seviyede birleşmenin gerçekleşmediği karışımlarda, çeşitli yöntemlerle iki bileşeni birbirinden ayırmak mümkündür. işte burda olan da damıtma işlemine benziyordu, kız kendini ufak parçalar halinde çıkarda karışımın içinden. süreç boyunca hem çocuk azaldığının, hem de kız derlenip toplandığının farkındaydı belki, ama yaşamak başka birşeydi. kar zarar hesaplarına girilmedi, her ikisinin de bir parçası damıtma işlemi sonucunda kayıp hanesine yazıldı. azala azala öğreneceklerdi birşeyleri. 

Wolverine

Wolverine rolünde Al Pacino güzel olurmuş gibi, en azından bu fake retro posterlerden göründüğü kadarıyla.

arada yaşadığım birşey, beynimde kimyasal aktarımda bir kopukluk mu oluyorsa artık bir sıfırlanma hissiyatı sarıyor bünyemi. anın tüm çekilmezliklerine karşı kapalı olan algının bir anda açılması ve poff. 42.

Öteki

Eğer ipi başkalarının elinde bir pinokyo isen, "yeter" demek mümkün olabiliyor, lakin kendi kendini ötekileştirdiğinde, sosyal çevreye uyum sağlamak adına kendinin bir kuklası haline geldiğinde durum daha karmaşık, daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

The Finish Line

hayran gözlerle izlediğim basketbolculardan steve nash. nba i daha yakından takip ettiğim yıllarda phoenix suns ile pick-and-roll hücumun kralını yapan lakin bir şekilde spurs engeline toslayan takımın sürükleyicisiydi. blame canada diyesim var. velhasıl, yukarıdaki kısa film, nash'in geçtiğimiz aylarda yaşadığı sakatlıktan geri dönebilmek için çabalarını ve bununla birlikte kafasının içindekileri evlerimize taşıyor.

Get Lucky covered by Simon Pegg & Nick Frost

Şimdiye kadar youtube da rasgeldiğim onlarca get lucky cover ından, en sevdiğimi bu sanırım.

Ordinary Zombies

Zombilik, vampirlik gibi güzide müesseseler ile gündelik yaşam arasında organik bağlar kurmak.herhangi bir virütik salgın olmadan da zombi hayatını yaşayanlar, zombi olduğunda bile bilinçaltı yönlendirmeleriyle alışveriş merkezine giden zombiler izlediğim zombili filmlerden hatırlayabildiğim güzel temalar. belki bir gün zombiliğin baskın tür olduğu ve belirli bir ölçüde dönüştüğü bir dünyada, insanlığın bir virüsle yayıldığı güzel bir film çeker de izlerim. ama ondan önce eminim bir holivud büyüğü zombies vs.vampires gibisinden gudubet bir fikirle çıkacaktır ortaya.

Blazing Eternity - Cover Me With Your Eyes

Evvel zamanda bunalti.com üzerindeki derlemelerden birisinde yer alan, bir şarkı. Şimdi baktım bunalti felan kalmamış, ben de bir zamandır farklı mecralara kaymıştım. Bana final zamanlarını, ders çalışmamak için kendime dinleyecek yeni gruplar edinme görevi aşıladığım zamanları hatırlattı. Bazı şeyler de değişmiyorsa demek. Hala birşeylere çalışmam gerekiyor, bu sefer ben insanı eskiden neler dinliyordum derdine düştü. Dikkat parça, eser miktarda melankoli içerir.

The Ringo Jets - Spring of War

Gün geçmiyor ki güzel müzik yapan yeni gruplar salınmasın ortama. Bizim topraklardan çıkanlara ayrı bir seviniyorum pektabi, yurdum metalini yurtdışında temsil ettikleri için olsa gerek. Yukardaki parça 9/8 lik, 60 vuruşlu stoner soslu bir rakenrol eseri. The Ringo Jets söylüyor, sabahları napalm kokusuna bayılanlar için gelsin.

Göğe Bakma Durağı

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım

Turgut Uyar

Öğrenci Şehirleri - I

öğrenci şehirleri turumun bu haftaki ayağı/bacağı/kolu olarak yılların eskitemediği öğrenci şehri e.şehir'deyim. nedense bu bölgedeki yerlere adım attığımda şehirlerden hep bir biz burda yabancıları sevmeyiz enerjisi alıyorum. belki kasaba sıkıcılığının buraların etrafını bir kubbe gibi sarmasından kaynaklıdır bu. çeşitli zaman/mekanlarda kerelerce dinlediğim eskişehir ile ilgili olumlu yorumlar kafamda yer etmiş olacak ki, bir beklenti ile adım attım şehre. aa porsuk nehri ne güzel, aa lületaşı felan bir sekiz-on dakka geçti lakin, sonrası yok. 

genelde yapılan ülkemiz çok güzel ama değerlendiremiyoruz klişesi, eskişehir için tam tersi yönde gibi görünüyor. şöyle ki bir nehir, birkaç lületaşı ve çibörek ile turizmde böyle bir cazibe merkezi olmayı başarmak büyük iş, şehrin tüm ileri gelenlerini kutlamak lazım. 

gitmeden önce duyduğum, içinde dünyanın binbir yanından gelme alkol hedeleriyle dolu gezgin temalı mekanlar güzeldi, lakin gereksiz pahalıydı. bu mekanlardan birisinin öte yanında yer alan boş binayı görünce de nedense içimden burdan çok iyi işgalevi olurmuş hissi geçti. bakıyorum da iki cümleyle haftasonunu yemişim. eskilerden tanıdık bir hissiyat.

that's all folks. 

hasta luego!