Source: WikipediaZemanta denen bir eklenti varmış blog yazanlara kolaylık sağlayacakmış diye bir haber okudum bildirgeç'ten.firefox eklentisi şeklinde gelen bu zımbırtı semantik tabanlı olarak yazıma uygun resimler bulacak ,makaleler getirecekmiş önüme ben de denemeye koyuldum bu gönderi ilen.bilerek de uzun tutmaya çalışıyorum ki 300 karakter sınırı koymuş herifler.bakıyorum 300 karakteri doldurdum doldurmamla da ekranımda bir takım hareketlenmelere değişik resimlerin çıkması olayları peydah oldu.ama bakıyorum da benim yazdığım konulara pek değinilmemiş olacak ki gelen resimler alakasız makaleler toptan saçma.e tabi belli kategorilere sokulamamak da hoşuna gidiyor insanın.
deyyusun önerdiği resimlerden birini de koydum ki anlaşılsın halim.
Garden State
Tom, get your plane right on time.
I know your partll go fine.
Fly down to mexico.
Da-n-da-da-n-da-n-da-da and here I am,
The only living boy in new york.
I get the news I need on the weather report.
I can gather all the news I need on the weather report.
Hey, Ive got nothing to do today but smile.
Da-n-da-da-n-da-da-n-da-da here I am
The only living boy in new york
Half of the time were gone but we dont know where,
And we dont know here.
Tom, get your plane right on time.
I know youve been eager to fly now.
Hey let your honesty shine, shine, shine
Da-n-da-da-n-da-da-n-da-da
Like it shines on me
The only living boy in new york,
The only living boy in new york.
film karesi Garden State'den sözler de Simon&Garfunkel'dan.filmde tam bu sahnede çalan şarkının sözleri The Only Living Boy in New York.bağıranlar scrubs'dan bildiğimiz Zach Braff-ki hem başrolde oynarken senaryoyu yazmış hem de yöneymiş filmi-Natalie Portman ve Peter Sarsgaard.film hakkında bir gerçek daha var ki heryerde filmle ilgili ilk yazılan şey yani soundtrackler -onları da Zach Braff seçmiş.
La Science des rêves
iki alttaki gönderime ilham kaynağı oldu bu film -her ne kadar ben o ilhamı alıp bok etsem de.film michel gondry'nin. her ne kadar bu isim çoğu insana anlam ifade etmese de aynı kişiler eternal sunshine der demez "çok süper film yahu"yu patlatırlar eminim.hah işte o yönetmenin filmi.bir de uyarı yapayım sakın ola ki "konuya hakimim ben" diyerekten adamın adını "maykıl" olarak telaffuz etmeyin yanılırsınız.filme döneceksem eğer ki birşey daha söylemek istiyorum.başrolde şimdiye kadar bir almodovar, iki inaritu filminde izlediğim gael garcia bernal oynuyor.
A Dream Within a Dream
take this kiss upon the brow!
and, in parting from you now,
thus much let me avow-
you are not wrong, who deem
that my days have been a dream;
yet if hope has flown away
in a night, or in a day,
in a vision, or in none,
is it therefore the less gone?
all that we see or seem
is but a dream within a dream.
i stand amid the roar
of a surf-tormented shore,
and i hold within my hand
grains of the golden sand-
how few! yet how they creep
through my fingers to the deep,
while i weep- while i weep!
o god! can i not grasp
them with a tighter clasp?
o god! can i not save
one from the pitiless wave?
is all that we see or seem
but a dream within a dream?
Edgar Allen Poe
not:alttaki yazı sonrası bu şiirin aklıma gelmemesi olanaksızdı sanırım.
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
and, in parting from you now,
thus much let me avow-
you are not wrong, who deem
that my days have been a dream;
yet if hope has flown away
in a night, or in a day,
in a vision, or in none,
is it therefore the less gone?
all that we see or seem
is but a dream within a dream.
i stand amid the roar
of a surf-tormented shore,
and i hold within my hand
grains of the golden sand-
how few! yet how they creep
through my fingers to the deep,
while i weep- while i weep!
o god! can i not grasp
them with a tighter clasp?
o god! can i not save
one from the pitiless wave?
is all that we see or seem
but a dream within a dream?
Edgar Allen Poe
not:alttaki yazı sonrası bu şiirin aklıma gelmemesi olanaksızdı sanırım.
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
Born Into Dream
rüyaya doğmak ne demek bilemiyorum ama rüyaya uyanmak diye bir kavram varsa - ki var- bulanı kutlamak lazım.herkes rüyalarında yaşamak istediklerini ,olmak istediklerini görür ya hani.zamanında ben de öyle rüyalar görürdüm beni tatmin eden ama zamanla olayların geliştiği ve finalde bütün gelişenin rüya olduğunun ortaya çıktığı filmler doluştu dört bir yana.bende de bu rüya denene karşı bi güvensizlik oluştu.
şimdilerde ,bahsettiğim rüyaya uyanmak kavramı avutuyor beni.sanıyorum ki rüyadan uyanmışım ama bilmiyorum ki uyandığım da bir rüya.gelişiyor olaylar hiç uyanmıyorum bir daha hep rüyada yaşıyorum.kendi rüyamı , kendi dünyamı kendim yaratıyorum.
tüm happylanderslar birleşin şu baskıcı yönetime karşı..
şimdilerde ,bahsettiğim rüyaya uyanmak kavramı avutuyor beni.sanıyorum ki rüyadan uyanmışım ama bilmiyorum ki uyandığım da bir rüya.gelişiyor olaylar hiç uyanmıyorum bir daha hep rüyada yaşıyorum.kendi rüyamı , kendi dünyamı kendim yaratıyorum.
tüm happylanderslar birleşin şu baskıcı yönetime karşı..
Sesli Düşünüyorum : Ben,Kendim ve Ilgın
ben ve kendim konusunda az çok fikir sahibi olmaya başladım sanırım bir süredir içinde olduğum debelenme sürece sonunda.katışıksız bir kişiliğim olmasını ,çevreden etkilenmeden bir ben olabileceğimi düşünmekle hata ettiğimi yeni yeni fark ediyorum.
mezun olmaya üç ay kala burayı seçmemde ilkokulda karşı komşumda oynadığımız fifa 98'lerin etkisini ne kadarsa (ki yüksek) edindiğim zevklerde de,övündüğüm film arşivimin oluşmasında da çevremin etkisi büyükmüş ve bundan rahatsızlık duymak da aptallıkmış ,anladım sonunda.
ah Ilgın seni hor gördüğüme yanıyorum şimdi ama sanki filmin de sonuna geldim.artık hayatımda rol alan insanların isimleri akıp geçiyor "Ilgın" isimli filmin sonunda.ama yönetmen benim o konuda anlaşalım.şimdiye kadar hep küçük kasabada başlayıp da büyük kentte gelişen ve sonlanan hikayelerden nefret etmişimdir şimdi ise aynısının benim filmimde olmasını diliyorum.bu mudur ironi ya da bu mudur saçmalık?
mezun olmaya üç ay kala burayı seçmemde ilkokulda karşı komşumda oynadığımız fifa 98'lerin etkisini ne kadarsa (ki yüksek) edindiğim zevklerde de,övündüğüm film arşivimin oluşmasında da çevremin etkisi büyükmüş ve bundan rahatsızlık duymak da aptallıkmış ,anladım sonunda.
ah Ilgın seni hor gördüğüme yanıyorum şimdi ama sanki filmin de sonuna geldim.artık hayatımda rol alan insanların isimleri akıp geçiyor "Ilgın" isimli filmin sonunda.ama yönetmen benim o konuda anlaşalım.şimdiye kadar hep küçük kasabada başlayıp da büyük kentte gelişen ve sonlanan hikayelerden nefret etmişimdir şimdi ise aynısının benim filmimde olmasını diliyorum.bu mudur ironi ya da bu mudur saçmalık?
New York Üçlemesi
bir süredir Paul Auster'in New York Üçlemesini okuma derdindeyim.madem kitap okuyorum onu öveyim göklere çıkarayım istedim bir süre once.yazacak bişey bulamadım şimdi yine istedim ama kitapları anlatmak konusunda kelime haznem "kafkaesk" ile sınırlı.onun içün "of of of ne kitap yahu" diyerek beğenimi belirtmek istiyorum.
Welcome to the New Machine
hani "hayatımda yeni bir sayfa açtım ,bundan sonra şöyle şöyle yaşayacam" denir ya ben öyle demiyorum ama yine de blogun rengini beyaza çevirerek bunu ima ediyorum.aslında demek istediğim sadece "sıcaklar geldi yaylaya çıkayım"dır.
zamanı gelince durulur ama eğlendiğim sürece yola devam..
zamanı gelince durulur ama eğlendiğim sürece yola devam..
Nerde O Eski Beylikler?
Karamanoğulları Beyliği
1256-1483
Menteşeoğulları Beyliği
1280-1424
Candaroğulları Beyliği
1299-1462
Karesioğulları Beyliği
1297-1360
Germiyanoğulları Beyliği
1300-1423
Saruhanoğulları Beyliği
1302-1410
Taceddinoğulları Beyliği
1303-1415
Aydınoğulları Beyliği
1308-1426
Tekeoğulları Beyliği
1321-1390
Dulkadıroğulları Beyliği
1339-1521
Ramazanoğulları Beyliği
1325-1608
Karamanoğulları Beyliği
1256-1483
Menteşeoğulları Beyliği
1280-1424
Candaroğulları Beyliği
1299-1462
Karesioğulları Beyliği
1297-1360
Germiyanoğulları Beyliği
1300-1423
Saruhanoğulları Beyliği
1302-1410
Taceddinoğulları Beyliği
1303-1415
Aydınoğulları Beyliği
1308-1426
Tekeoğulları Beyliği
1321-1390
Dulkadıroğulları Beyliği
1339-1521
Ramazanoğulları Beyliği
1325-1608
Sesli Düşünüyorum : Everything Means Nothing to Me
en büyük hayalim nedir ki acaba diye düşündüm içimden dün.bekledim bi süre sorunun üstüne baktım bi cevap gelmedi bi de sesli düşüniyim dedim.bi bilmemne model bmw bi de victoria's secret'dan bi manken cevabı geldi.kızdım kendime bu muydu lan kitap okuyorum,film izliyorum entellektüelim ben diyip durduğun kendin diye.sonra baktım ses benden çıkmamış meğer yandaki yaşıtım insan gisele bundchen'den girip adriana'dan çıkmaya başlamış bile hayaller aleminde.neyse içimde bi sevinç huzmesi(huzme ne lan) oluştu öyle değilmişim diye ama adriana lima + naked yazmadan da duramadım google'a.
bu sesli düşünme deneyiminden sonra yalnız kalıp bir süre de öyle kendimi dinleme kararı aldım ama ne yazar o kadar boş bi insanmışım ki gıkım çıkmadı.bi ara hıçkırık tuttu ya kendimi korkuttum hemen bütün film arşivin bozulsa diye , bu olaya o kadar yoğunlaştım ki akabinde hıçkırık felan kalmadı.
zaman geçer , geçer...
böyle boşa geçen günden sonra izlenmiş bir nba maçı sonrası yatağa girmek üzereyken daha çok öğrenmek istiyorum dedim kendime öğrenebildiğim kadar öğrenmek istiyorum.
Film Replikleri #10
#1
Stansfield: I like these calm little moments before the storm. It reminds me of Beethoven. Can you hear it? It's like when you put your head to the grass and you can hear the growin' and you can hear the insects. Do you like Beethoven?
Malky: I couldn't really say.
#2
Mathilda: Leon, I think I'm kinda falling in love with you.
[Leon chokes on his milk]
Mathilda: It's the first time for me, you know?
Léon: How do you know it's love if you've never been in love before?
Mathilda: 'Cause I feel it.
Léon: Where?
Mathilda: [stoking her stomach] In my stomach. It's all warm. I always had a knot there and now... it's gone.
Léon: Mathilda, I'm glad you don't have a stomach ache any more. I don't think it means anything.
Blog Resmi Yiyeceği
çıkı çıkı çıkı çıkı (bonibon sallama efekti)
bonibon
mini mini çikolata bonibon
çantada cepte bonibon
turuncu yeşil kırmızı kahverengi bonibon
mini mini çikolata bonibon
bonibon
kutuda,
poşette,
cepte
aman da çocukluğum ne güzel günlerdi felan demeyeceğim ki gayet de güzel günlerdi.sadece bonibon diye bi şeyin hala varolduğunu gördüm demek ki pazarlama stratejisi ,halkla ilişkiler,reklamcılık gibi faktörlere kasmadan da var olmaya devam edebiliyormuş kimi ürünler.
bonibon deyince hemen aklıma 56k bağlantı ve onun cızırtısı geldi onu da geçmeyeyim.eğer ki şu yazıyı 146 bağlantısından okuyan bi insanoğlu çıkarsa ona 1 aylık 2048 adsl hediye etmek istiyorum.
bonibon
mini mini çikolata bonibon
çantada cepte bonibon
turuncu yeşil kırmızı kahverengi bonibon
mini mini çikolata bonibon
bonibon
kutuda,
poşette,
cepte
aman da çocukluğum ne güzel günlerdi felan demeyeceğim ki gayet de güzel günlerdi.sadece bonibon diye bi şeyin hala varolduğunu gördüm demek ki pazarlama stratejisi ,halkla ilişkiler,reklamcılık gibi faktörlere kasmadan da var olmaya devam edebiliyormuş kimi ürünler.
bonibon deyince hemen aklıma 56k bağlantı ve onun cızırtısı geldi onu da geçmeyeyim.eğer ki şu yazıyı 146 bağlantısından okuyan bi insanoğlu çıkarsa ona 1 aylık 2048 adsl hediye etmek istiyorum.
Sesli Düşünüyorum : Wish
aitlik hissiyatımı kaybetmişim bulunduğum çevreye sanırım -hiçbişeyden emin olamayan insan.gün içinde çeşitli zamanlarda uykudan yeni uyanıp yattığı yeri yadırgayan insan gibi neredeyim ben? tepkisi veriyorum.bi süre havalarda uçtuktan sonra yavaş yavaş bilinçleniyorum ama o da hali hazırdaki sorunları üşüştürüyor kafama.
çok fazla sorunları olan biri olarak görmemeye gayret ediyorum kendimi ama yine de kafam o kadar ağrıyor ki öne düşüverecekmiş gibi geliyor.
Yeni Sinemacılar
izlediğim bütün filmlerini beğendiğim sinemacılar grubu bu yenisinemacılar.Filmleri şöyle:
2007 - “Takva”
2002 - “Maruf”
2001 - “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”
2001 – “Yer Altında Dünya Var”
1998 - “Laleli’de bir Azize”
1998 - “Gemide”
Erkan Can'ı gözümde Temel olmaktan çıkaran filmdir Gemide ve o zaman bu zamandır da ayrı severim kendisini.
Cursed
bi aralar Latrell Sprewell diye bi çocuk vardı, Cassell ile beraber T-Wolves rüyasının içine etmişlerdi şimdi nerelerde dedim bi baktım baya süredir takımsız sürtüyormuş orda burda.
Bir yanda Cassell 38 yaşında yine KG'in yanına gitti öte yanında Sprewell sokaklarda sürtüyor.
Wally Szczerbiak'ı da atlamıyım bari zamanında KG'den yumruk yemişti ya şimdi Seattle'ın daha fazla mağlubiyet almasına yardım ediyor.
Raptors
Celtics vs. Rockets
benim için sırf iki sevdiğim takımın karşı karşıya gelmesi dolayısıyla bile güzel olan bir maç bi yanda ligin en yüksek galibiyet yüzdeli takımı diğer yanda ise arka arkaya 23.galibiyetini isteyen bir takım olunca daha da izlenebilir kıvama geldi.bi yandan iki takım da konferans lideri.
Boston'da Sam Cassell geldi Spurs karşısında da iyi oynadı ama Ray Allen yok , Houston da ise Rafer Alston coştu ama Yao Ming sezon dışı.
Benim tahminim Houston burda 22 de kalır Boston da yoluna devam eder.
Devlet İnsanlığın İnkarıdır
Ne zaman sömürü söz konusu olsa, burjuvazi çabucak dayanışma içine girer. - Bakunin
Federe olsun ya da olmasın, her devlet, en güçlü devlet olmaya çalışır. Başka devletler tarafından yutulmamak için hırsla her şeyi yiyip yutacaktır, fethedilmemek için fethedecektir; boyunduruk altına alınmamak için boyunduruk altına alacaktır; çünkü birbirine benzeyen ama birbirine karşıt olan iki güç, karşılıklı yıkım olmaksızın bir arada var olamaz.
Bu yüzden devlet, insanlığın en aleni, en husumetli ve en mutlak inkârıdır. Devlet, yeryüzünde yaşayan tüm insanlar arasındaki dayanışmayı paramparça eder ve bu insanların bir kısmını, yalnızca geri kalanları tamamen mahvetmek, fethetmek, köleleştirmek amacıyla kendisine tabi kılar. Yalnızca kendi yurttaşlarını korur; insanların haklarını, insanlığı, uygarlığı sadece kendi sınırları içinde tanır. Kendi dışında hiç kimseye herhangi bir hak tanımadığı için, iradesi doğrultusunda yağmalayacağı, yok edeceği, köleleştireceği tüm yabancı halklara en vahşi acımasızlığı uygulama hakkını küstahça kendisinde bulur. Eğer kendisini o halkalara cömert ve sevecen olarak gösteriyorsa, bu asla bir görev anlayışından kaynaklanmaz; çünkü devletin önce kendisine karşı, sonra kendisini özgürce oluşturan ve onun varlığını devam ettiren yurttaşlarına karşı, hatta sık sık olduğu gibi, artık kendisinin kulu olmuş olanlara karşı sahip olduğu görevlerden başka bir görevi yoktur. Halihazırda uluslararası bir yasa olmadığı için, ve böyle bir yasa devletin mutlak hükümranlığı ilkesini temelden yıkmaksızın asla anlamlı ve gerçekçi bir şekilde var olamayacağı için, devletin yabancı halklara karşı herhangi bir görevi olamaz. Bu yüzden, eğer devlet, fethettiği herhangi bir halka insancıl bir muamelede bulunuyorsa, eğer bu halkın mallarını tamamen yağmalayıp varlığını da tamamen ortadan kaldırmıyorsa, eğer bu halkı köleliğin en alt düzeyine indirgemiyorsa, bu yalnızca ihtiyattan ya da basit bir bağışlayıcılıktan kaynaklanan politik bir davranış olabilir; asla bir sorumluluk anlayışından kaynaklanmıyordur; çünkü devlet, iradesi doğrultusunda, fethettiği bir halkı başından atma hakkına mutlak bir şekilde sahiptir.
İnsanlığın böylesi aleni inkârı, ki devletin özünü teşkil eder, devletin bakış açısıyla bakarsak, devletin yüce görevi ve en büyük erdemidir. Devlet yurtseverlik adını kendisi için çok uygun bulur ve bu ad devletin tüm üstün ahlakını oluşturur. Üstün ahlak diyoruz, çünkü böyle bir ahlak, ister bir topluluğun olsun ister özel bir bireyin olsun, genellikle, insan ahlakının ve adaletinin ötesine geçer ve yine o aynı belirtilerden dolayı sık sık insan ahlakı ve adaletiyle çelişki içine düşer. Böylece, suç işlemek, baskı yapmak, soymak, yağmalamak ve birbirinin yakınını öldürmek veya köleleştirmek, çoğunlukla suç olarak ele alınır. Öte yandan, yurtseverlik açısından bakarsak kamusal yaşamda tüm bunlar devletin daha büyük bir zaferi, korunması ve gücünün arttırılması için yapıldığında, bir göreve ve erdeme dönüşmektedir. Ve bu erdem, bu görev, her yurtsever vatandaş için bir zorunluluktur; devletin bekası gerektirdiğinde, herkes bu erdem ve görevi yalnızca yabancılara karşı değil, kendisi gibi devletin üyesi veya kulu olanlara karşı da yerine getirmekle yükümlüdür.
(...)
Bugüne kadar devletlerin temsilcileri tarafından yapılmamış olan veya şimdi bile günübirlik yapılmayan hiçbir acımasızlık, hiçbir vahşet, hiçbir saygısızlık, hiçbir yalan yemin, hiçbir sahtekarlık, hiçbir alçakça muamele, hiçbir soygun, hiçbir küstahça yağma ve aşağılık bir ihanet yoktur ve tüm bunlar, uygun olduğu oranda da rezilce olan şu sözlerden başka bir gerekçeye dayanmamıştır: "Devlet çıkarının gerektirdiği nedenlerden dolayı..."
Bunlar gerçekten de rezilce sözlerdir; çünkü bu sözler, resmi saflarda ve toplumun yönetici sınıflarında, Hıristiyanlığın kendi başına lekelediğinden çok daha fazla insanı kirletip onursuzlaştırmıştır. Bu sözlerin söylendiği andan itibaren, herkes sessizliğe gömülür, her şey durur; dürüstlük, onur, adalet, hak, hukuk ve hatta merhametin kendisi bile, mantığı ve o güzel duygusuyla birlikte tamamen yok olur. Siyah beyaza dönüşür, beyaz siyaha. En aşağılık insan davranışı, en adi cürüm, en gaddarca suç, birer erdemli davranışa dönüşür.
Mihail Aleksandrovic Bakunin
Federe olsun ya da olmasın, her devlet, en güçlü devlet olmaya çalışır. Başka devletler tarafından yutulmamak için hırsla her şeyi yiyip yutacaktır, fethedilmemek için fethedecektir; boyunduruk altına alınmamak için boyunduruk altına alacaktır; çünkü birbirine benzeyen ama birbirine karşıt olan iki güç, karşılıklı yıkım olmaksızın bir arada var olamaz.
Bu yüzden devlet, insanlığın en aleni, en husumetli ve en mutlak inkârıdır. Devlet, yeryüzünde yaşayan tüm insanlar arasındaki dayanışmayı paramparça eder ve bu insanların bir kısmını, yalnızca geri kalanları tamamen mahvetmek, fethetmek, köleleştirmek amacıyla kendisine tabi kılar. Yalnızca kendi yurttaşlarını korur; insanların haklarını, insanlığı, uygarlığı sadece kendi sınırları içinde tanır. Kendi dışında hiç kimseye herhangi bir hak tanımadığı için, iradesi doğrultusunda yağmalayacağı, yok edeceği, köleleştireceği tüm yabancı halklara en vahşi acımasızlığı uygulama hakkını küstahça kendisinde bulur. Eğer kendisini o halkalara cömert ve sevecen olarak gösteriyorsa, bu asla bir görev anlayışından kaynaklanmaz; çünkü devletin önce kendisine karşı, sonra kendisini özgürce oluşturan ve onun varlığını devam ettiren yurttaşlarına karşı, hatta sık sık olduğu gibi, artık kendisinin kulu olmuş olanlara karşı sahip olduğu görevlerden başka bir görevi yoktur. Halihazırda uluslararası bir yasa olmadığı için, ve böyle bir yasa devletin mutlak hükümranlığı ilkesini temelden yıkmaksızın asla anlamlı ve gerçekçi bir şekilde var olamayacağı için, devletin yabancı halklara karşı herhangi bir görevi olamaz. Bu yüzden, eğer devlet, fethettiği herhangi bir halka insancıl bir muamelede bulunuyorsa, eğer bu halkın mallarını tamamen yağmalayıp varlığını da tamamen ortadan kaldırmıyorsa, eğer bu halkı köleliğin en alt düzeyine indirgemiyorsa, bu yalnızca ihtiyattan ya da basit bir bağışlayıcılıktan kaynaklanan politik bir davranış olabilir; asla bir sorumluluk anlayışından kaynaklanmıyordur; çünkü devlet, iradesi doğrultusunda, fethettiği bir halkı başından atma hakkına mutlak bir şekilde sahiptir.
İnsanlığın böylesi aleni inkârı, ki devletin özünü teşkil eder, devletin bakış açısıyla bakarsak, devletin yüce görevi ve en büyük erdemidir. Devlet yurtseverlik adını kendisi için çok uygun bulur ve bu ad devletin tüm üstün ahlakını oluşturur. Üstün ahlak diyoruz, çünkü böyle bir ahlak, ister bir topluluğun olsun ister özel bir bireyin olsun, genellikle, insan ahlakının ve adaletinin ötesine geçer ve yine o aynı belirtilerden dolayı sık sık insan ahlakı ve adaletiyle çelişki içine düşer. Böylece, suç işlemek, baskı yapmak, soymak, yağmalamak ve birbirinin yakınını öldürmek veya köleleştirmek, çoğunlukla suç olarak ele alınır. Öte yandan, yurtseverlik açısından bakarsak kamusal yaşamda tüm bunlar devletin daha büyük bir zaferi, korunması ve gücünün arttırılması için yapıldığında, bir göreve ve erdeme dönüşmektedir. Ve bu erdem, bu görev, her yurtsever vatandaş için bir zorunluluktur; devletin bekası gerektirdiğinde, herkes bu erdem ve görevi yalnızca yabancılara karşı değil, kendisi gibi devletin üyesi veya kulu olanlara karşı da yerine getirmekle yükümlüdür.
(...)
Bugüne kadar devletlerin temsilcileri tarafından yapılmamış olan veya şimdi bile günübirlik yapılmayan hiçbir acımasızlık, hiçbir vahşet, hiçbir saygısızlık, hiçbir yalan yemin, hiçbir sahtekarlık, hiçbir alçakça muamele, hiçbir soygun, hiçbir küstahça yağma ve aşağılık bir ihanet yoktur ve tüm bunlar, uygun olduğu oranda da rezilce olan şu sözlerden başka bir gerekçeye dayanmamıştır: "Devlet çıkarının gerektirdiği nedenlerden dolayı..."
Bunlar gerçekten de rezilce sözlerdir; çünkü bu sözler, resmi saflarda ve toplumun yönetici sınıflarında, Hıristiyanlığın kendi başına lekelediğinden çok daha fazla insanı kirletip onursuzlaştırmıştır. Bu sözlerin söylendiği andan itibaren, herkes sessizliğe gömülür, her şey durur; dürüstlük, onur, adalet, hak, hukuk ve hatta merhametin kendisi bile, mantığı ve o güzel duygusuyla birlikte tamamen yok olur. Siyah beyaza dönüşür, beyaz siyaha. En aşağılık insan davranışı, en adi cürüm, en gaddarca suç, birer erdemli davranışa dönüşür.
Mihail Aleksandrovic Bakunin
Film Replikleri #9
#1
Bob: Guards of Pentonville,guards of Wandsworth
Walton nick in Liverpool , Policemen of Britain
Traffic wardens , Parole officers, wheelclampers...
your boys have taken a hell of a beating today!
#2
Doc: Come on where's your manners Danny what would your old mum say?
Danny Meehan: Fuck me!
Doc: Wish I met her.
Juno
you're a part time lover and a full time friend
the monkey on your back is the lastest trend
i don't see what anyone can see in anyone else
but you
here is the church and here is the steeple
we sure are cute for two ugly people
i don't see what anyone can see, in anyone else
but you
we both have shiny happy fits of rage
i want more fans, you want more stage
i don't see what anyone can see, in anyone else
but you
you are always trying to keep it real
now i'm in love with how you feel
i don't see what anyone can see, in anyone else
but you
i kiss you on the brain in the shadow of a train
i kiss you all starry eyed, my body's swinging from side to side
i don't see what anyone can see, in anyone else
but you
the pebbles forgive me, the trees forgive me
so why can't, you forgive me?
i don't see what anyone can see, in anyone else
but you
sözler filmin sonundaki Ellen Page & Michael Cera'nın beraber söyledikleri şarkıdan..
film dolusuylan ödül almış da Independent Spirit ödüllerinden 3 tane almış ki bu senenin en özgür ruhlu -ödüle gönderme yapıyorum yani (bkz: independent spirit) filmidir..
bu arada Ellen Page'i görüp de tanıyorum ben bunu ama nerden diyenler olursa eğer X-Men diyorum burdan..
Before the Devil Knows You're Dead
There Will Blood
yok film güzel olmuş , yok Daniel-Day Lewis çok güzel oynamış Oscar'ı da sonuna kadar haketmiş gibi yorumları geçeyim de filmde lostvari gerilim müziklerinin çok sık yer alması beni yedi bitirdi.her an bir gizem doğaüstü bir olay beklemekten içim düğüm düğüm oldu..
dip not:kilisede geçen sahneler süper.rahip bey şeytanı aduket metoduyla çıkarıyor, izlenmeye değer.
Sosyalizm
bir arkadaş saçmalamak isterken belki de , hayatında sosyalizm hakkında söyleyebildiği tek doğru şeyi söyledi..
"sosyalizm insanların ayaklarındaki zincirlerden doğmuştur."
aslında tam olarak böyle de değildi itiraf edeyim daha çok cha cha ile köleler ile sosyalizm (?) ile ilgili karmaşık bir ifade kullandı ama ben bu yöne çekmeyi tercih ettim.
Sevilla Hatırası
para mi siempre serás la mayor de mis riquezas
es tenerte cosas buenas y a mi amor de compañera
arrincónamela, echamela al rincón
que casada la quiero y si es soltera mejor
si es soltera mejor
arrincónamela, echamela al rincón
me llamaste criminal porque te quité el cuchillo
yo lo hice por tu bien por no verte muy crecido
arrincónamela, echamela al rincón
que casada la quiero y si es soltera mejor
si es soltera mejor
arrincónamela, echamela al rincón
aqui no se vende hielo, que se vende mas pa'riba
que lo que se vende aqui son naranjas de la china
arrincónamela, echamela al rincón
que casada la quiero y si es soltera mejor
si es soltera mejor
arrincónamela, echamela al rincón
Camın Kenarı
cıp stak cıp stak..okuduğum kitaba bir türlü konsantre olamıyordum saatlerdir.hep o aptal ses cıp stak cıp stak.daha önceki yolculuklarımda yanımda oturan amcalardan yakınmamalıymışım bunu anladım bu sayede.
aslında yanımdaki jöle saçlı insan playlistinden yalın'ı seçtiğinde tam da kafayı takacak , sinirlenecek birşeyler arıyordum kendime.
kalbimin orta yerinde bu nası bi cumhuriyet,bu nası bi hakimiyet
ufak şeylere sinirlenip saatlerce beynimi yiyebiliyorum.bütün saçmalıklara mantıklı çözümler üretmeye çalışıyorum.yüklemi sona özneyi başa koyuyorum.
kimim ben?
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)