Going to Bolu Vol. I-II
evet yanlış duymadınız. trabzon ile yetinmeyen bünyelerimiz planını bütçesini de yaparak bolu otobüsüne daldık. her ne kadar bolu'ya iner inmez köhne garajı nedeniyle hayal kırıklığı yaşamadık değil. neyse ki şehir merkezine doğru hızla kaçabildik. şehir merkezinde bir süre sudan çıkmış balık misali sağdan sola sürüklendikten sonra kendimizi abant minibüslerinin kalktığı yere attık.
abant'a ulaşım yaklaşık bir saat kadar sürdü. çevrede istanbul ve ankara gibi iki şehir olunca abant gölü parkı girişindeki over trafiği normal karşıladık. göl kendiliğinden fotojenik bir kimliğe sahip olunca ben de tonla portresini çekebildim kendisinin. neyse ki elimin donmasının da etkisiyle fotoğraf makinesini bırakabildim de göl etrafındaki parkuru dolaşmaya koyulabildik. göl etrafındaki sekiz kilometrelik parkuru dolaşırken çeşitli maceralar, eğlenceler yaşadıysak da bunların ötesinde çokca yediğimiz sucuk ekmeğin tadını özlüyorum şu post bayram günlerimde.
boludaki ilk günümüz bolu beyinin gölgesi altında aldığımız yeni çoraplarla sıcak bir şekilde son bulurken bolunun ikinci gününü de bu posta eklemeyi uygun gördüm. netekim bolu'daki ikinci gezimizdeki son günümüz olan bu perşembe günü en cafcafsız günümüzdü, neyse ki eğlenmeyi her şart ve koşul altında başarabilen insanlardık.
bolu'da en kaydadeğer iki kafesinde besinlerimizi tüketip kahvaltımızı yaptıktan sonra son yemeği köroğlu restoranda cağ kebabı+sac kebabı ile yapmak kaydadeğer bir son oldu. netekim bu kadarı bile yetmedi, yetmesi de beklenemezdi.
evet yanlış duymadınız. trabzon ile yetinmeyen bünyelerimiz planını bütçesini de yaparak bolu otobüsüne daldık. her ne kadar bolu'ya iner inmez köhne garajı nedeniyle hayal kırıklığı yaşamadık değil. neyse ki şehir merkezine doğru hızla kaçabildik. şehir merkezinde bir süre sudan çıkmış balık misali sağdan sola sürüklendikten sonra kendimizi abant minibüslerinin kalktığı yere attık.
abant'a ulaşım yaklaşık bir saat kadar sürdü. çevrede istanbul ve ankara gibi iki şehir olunca abant gölü parkı girişindeki over trafiği normal karşıladık. göl kendiliğinden fotojenik bir kimliğe sahip olunca ben de tonla portresini çekebildim kendisinin. neyse ki elimin donmasının da etkisiyle fotoğraf makinesini bırakabildim de göl etrafındaki parkuru dolaşmaya koyulabildik. göl etrafındaki sekiz kilometrelik parkuru dolaşırken çeşitli maceralar, eğlenceler yaşadıysak da bunların ötesinde çokca yediğimiz sucuk ekmeğin tadını özlüyorum şu post bayram günlerimde.
boludaki ilk günümüz bolu beyinin gölgesi altında aldığımız yeni çoraplarla sıcak bir şekilde son bulurken bolunun ikinci gününü de bu posta eklemeyi uygun gördüm. netekim bolu'daki ikinci gezimizdeki son günümüz olan bu perşembe günü en cafcafsız günümüzdü, neyse ki eğlenmeyi her şart ve koşul altında başarabilen insanlardık.
bolu'da en kaydadeğer iki kafesinde besinlerimizi tüketip kahvaltımızı yaptıktan sonra son yemeği köroğlu restoranda cağ kebabı+sac kebabı ile yapmak kaydadeğer bir son oldu. netekim bu kadarı bile yetmedi, yetmesi de beklenemezdi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder