Going to Trabzon Vol. IV
evet sevgili insanlar geldik trabzon gezimi(z)n son ayağına. dolu dolu geçen deliye her gün bayramımın 2.günü bugün. geçmiş günlerin gezintilerinin bünyelerde yarattığı hantallıktan olsa gerek daha fazla uyundu o gün. hatta otelin free kahvaltısı bile kaçırıldı - neyse ki dudu vardı hani geçen gün keşfettiğimiz. geniş çaplı kahvaltımızı yaya yaya yaptıktan sonra biraz geç de kalsak ayasofya'ya doğru yol almaya başladık.
sümela'dan daha bakımlı olması ve fresklerin yanında açıklamaların yer almasıyla ayasofya müzesi daha bir doyurucuydu bünyem için. uzuncaaa tekrar tekrar sağı solu inceledikten kafamı kazımaya çalıştıktan sonra ancak samimi çay bahçesinde çay içebilmeye vakit bulabildik.
dinlenmeye fırsat ayırmadan hüseyin avni aker stadının da yanından geçerken -salı günü maç oynanmıyacağının bilinciyle- aklımda trabzon'un bağnazlığına dair tek düşünce yoktu, oysa böyle planlamamıştım. sinirlenecektim o insanlara her fırsatta için için küfredecektim ama olmadı, hep güzel insanlar buldum karşımda atatürk köşküne çıkarkenki otobüs şoförüyle bile sohbet edebildik kısacık bi süre içersinde.
atatürk köşküne vardığımızda -sis bu yüksek noktada tavan yapmıştı, göz gözü görmez haldeydi- şans eseri bir gezi grubu da mekanı gezmekteydi netekim biz de peşlerine takılabildik onların zıplaya zıplaya. yukarı kattaki haritada dersim isyanı sırasında atatürkün üzerinde savunma notları aldığı haritayı -ki oldukça ayrıntılı bir haritaydı kendileri- tam da bu konu üzerine yazılar okuduğum bir zamanda görmek enteresan bir deneyim oldu. çeşitli ülkelerden getirtilmiş bardaklar, bilardo masası, dolap neyim de ilgi çekici unsurlardı.
şimdik bayram gezimizin trabzon ayağının anlatımını sonlandırırken ben, gezi sırasında bizi yalnız bırakmayan trabzon'un sisli havasına, yardımsever, ahbarik insanına, bizi üşütmeden ıslatan yağmuruna selamlarımı ederim.
evet sevgili insanlar geldik trabzon gezimi(z)n son ayağına. dolu dolu geçen deliye her gün bayramımın 2.günü bugün. geçmiş günlerin gezintilerinin bünyelerde yarattığı hantallıktan olsa gerek daha fazla uyundu o gün. hatta otelin free kahvaltısı bile kaçırıldı - neyse ki dudu vardı hani geçen gün keşfettiğimiz. geniş çaplı kahvaltımızı yaya yaya yaptıktan sonra biraz geç de kalsak ayasofya'ya doğru yol almaya başladık.
sümela'dan daha bakımlı olması ve fresklerin yanında açıklamaların yer almasıyla ayasofya müzesi daha bir doyurucuydu bünyem için. uzuncaaa tekrar tekrar sağı solu inceledikten kafamı kazımaya çalıştıktan sonra ancak samimi çay bahçesinde çay içebilmeye vakit bulabildik.
dinlenmeye fırsat ayırmadan hüseyin avni aker stadının da yanından geçerken -salı günü maç oynanmıyacağının bilinciyle- aklımda trabzon'un bağnazlığına dair tek düşünce yoktu, oysa böyle planlamamıştım. sinirlenecektim o insanlara her fırsatta için için küfredecektim ama olmadı, hep güzel insanlar buldum karşımda atatürk köşküne çıkarkenki otobüs şoförüyle bile sohbet edebildik kısacık bi süre içersinde.
atatürk köşküne vardığımızda -sis bu yüksek noktada tavan yapmıştı, göz gözü görmez haldeydi- şans eseri bir gezi grubu da mekanı gezmekteydi netekim biz de peşlerine takılabildik onların zıplaya zıplaya. yukarı kattaki haritada dersim isyanı sırasında atatürkün üzerinde savunma notları aldığı haritayı -ki oldukça ayrıntılı bir haritaydı kendileri- tam da bu konu üzerine yazılar okuduğum bir zamanda görmek enteresan bir deneyim oldu. çeşitli ülkelerden getirtilmiş bardaklar, bilardo masası, dolap neyim de ilgi çekici unsurlardı.
şimdik bayram gezimizin trabzon ayağının anlatımını sonlandırırken ben, gezi sırasında bizi yalnız bırakmayan trabzon'un sisli havasına, yardımsever, ahbarik insanına, bizi üşütmeden ıslatan yağmuruna selamlarımı ederim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder