The Hurt Locker (2008)
Yönetmen: Kathryn Bigelow
Yazar: Mark Boal
Oyuncular: Jeremy Renner, Anthony Mackie, Brian Geraghty, Guy Pearce, Ralph Fiennes
Ülke: USA
Imdb puanı : 8/10
Benim puanım : 5.5'dan 6/10
malum oskar ödüllerine giden yolda, çeşitli kurum ve kuruluşlar ödüllerini dağıtmaya başlarken, yeni yıl dolayısıyla da insanlar ikibindokuzun en iyi on filmi listelerini yaptı. ben de bunlardan birinde görmüş olacağım ki not etmişim hurt locker filmini notepadime.
son yıllarda ana akıma uygun şekilde amerikan askerinin rambolukları değil de, ırak'ta afganistan'da ne boklar yediği, psikolojik bunalımları felan geliyor ekranlara. bu adamlar ne yapsa yıllar boyu filmlere, tiyatrolara, kitaplara konu olmuyor mu zaten sorarım kendime. evet öyle lan harbiden. yok şöyleydi, böyleydi felan. lüzumsuz lüzumsuz hareketler. sakin ol.
biz kızılderilileri öldürdük ama içimiz acıdı, bu konu üzerine yüzelliiki tane film çekelim bunlarda kızılderililerin ne kadar kadirşinas insanlar olduğundan dem vuralım. ama bazı hırtlıklarının da olduğunu filmin içine yedirmeyi unutmayalım. netekim amerika sen ne yüce ülkesin, ne güzel bayrağın var senin.
aaa bak sen ırak'taki patlamalarda kilolarca insan heder oldu yine.. napalım o zaman dökelim ağırlığınca parayı james cameron'un önün o bize şöyle efekli mefekli kallavi bi film çeksin, yüzeyden değil de alttan bizi eleştiriyomuş ayağına. meğersem o şirinler bozması insanlar ıraklıymış. film sonrası da medyaya da salarız yok bu solcu filmi yahu, james cameron ayağını denk alsın plan felan yapmasın. ernesto yaşasa number van is avatar derdi diye çıksın playboy dergilerinde. bull shit men. çıkın adam gibi biz bi bok yedik, mal gibi oraya buraya saldırıyoruz, kendi götümüzden korkar olduk bizi affedin deyin. size ruban okulu açar tayyibbey kalbinin en lütufkar köşelerinde. üsküdar'da çay ısmarlar takılırsınız.
anaaa bak sen lafa dalmışız nolmuş deniz seviyesi mi yükselmiş, o tuvalu'daki zavallıcıklar ölecek miymiş. anaam kıyamam. kopenhag'da mal mal bira içip hamburgerimizi yiyelim önceeee /*aç ayı mode on*/ insanlar iklimler değişiyor, denizler yükseliyor derken. afrika devletlerine, ada devletlerine kıçımızla gülelim. ama çin şöyle yapıyo diyelim onlar hindistan'a atsın topu. hintliler de ne bok yerse yesin, zaten onlar için slumdog millionaire çektirdik kaç paraya, ödeşme vakti. hem bizim işleri de onlara havale edip haksız kazanç kazandırmıyoz mu hindibalara dimi canıım. daha da olmadı son çözüm dökeriz paraları gizli ajanımız roland emerih'in önüne çeksin bi tuvalu felaket filmi. nolcek?
neyse burdan da gladioya girerdim ya. şimdi boktan filmimize geri dönebiliriz. /*üzgünüm kate senin ekmek parana da mani oluyorum ama losttan kazandıklarınla yeterince büyütmüşün kıçını zaten.*/ yav işte yaklaşık bir dakika gözüken kötü askerin yaptıkları var filmde. karşılaması açısından biraz da aptallık derecesinde iyi asker/doktor serpiştirilmiş. sonlara doğru da lost'un kate'i arz-ı endam ediyor. bunların dışında bomba imha ekibinde çalışan üç delikanlının çeşit çeşit macerası, psikolojik durumları, iç/dış çatışmaları ortalara saçılmış filmde. isteyen alır gider, istemeyen bırakır kaçar. bir diğer nokta filmin, my name is earl vasıtasıyla öğrendiğim, daha sonra bowling for columbine ile hatırladığım amerikalıların cops dizisine benzer gerçeğe yakın, belgeselvari diyebileceğim yapıda ilerlemesi. bi de üç boyutlu gözlük taksan tam süper olucak. işte böyle bir film hurt locker. eğer ki apocalypse now'ı izlemediyseniz onu izleyin. dahası jarhead'i izleyiiiin askerliğin ne kadar aptallıkla dolu olduğunu yaşamadıysanız sam mendes'den izleyin. hatta çekinmeyin son of rambow'u izleyin sonra hala vaktiniz varsa, iyi seyirler.
son yıllarda ana akıma uygun şekilde amerikan askerinin rambolukları değil de, ırak'ta afganistan'da ne boklar yediği, psikolojik bunalımları felan geliyor ekranlara. bu adamlar ne yapsa yıllar boyu filmlere, tiyatrolara, kitaplara konu olmuyor mu zaten sorarım kendime. evet öyle lan harbiden. yok şöyleydi, böyleydi felan. lüzumsuz lüzumsuz hareketler. sakin ol.
biz kızılderilileri öldürdük ama içimiz acıdı, bu konu üzerine yüzelliiki tane film çekelim bunlarda kızılderililerin ne kadar kadirşinas insanlar olduğundan dem vuralım. ama bazı hırtlıklarının da olduğunu filmin içine yedirmeyi unutmayalım. netekim amerika sen ne yüce ülkesin, ne güzel bayrağın var senin.
aaa bak sen ırak'taki patlamalarda kilolarca insan heder oldu yine.. napalım o zaman dökelim ağırlığınca parayı james cameron'un önün o bize şöyle efekli mefekli kallavi bi film çeksin, yüzeyden değil de alttan bizi eleştiriyomuş ayağına. meğersem o şirinler bozması insanlar ıraklıymış. film sonrası da medyaya da salarız yok bu solcu filmi yahu, james cameron ayağını denk alsın plan felan yapmasın. ernesto yaşasa number van is avatar derdi diye çıksın playboy dergilerinde. bull shit men. çıkın adam gibi biz bi bok yedik, mal gibi oraya buraya saldırıyoruz, kendi götümüzden korkar olduk bizi affedin deyin. size ruban okulu açar tayyibbey kalbinin en lütufkar köşelerinde. üsküdar'da çay ısmarlar takılırsınız.
anaaa bak sen lafa dalmışız nolmuş deniz seviyesi mi yükselmiş, o tuvalu'daki zavallıcıklar ölecek miymiş. anaam kıyamam. kopenhag'da mal mal bira içip hamburgerimizi yiyelim önceeee /*aç ayı mode on*/ insanlar iklimler değişiyor, denizler yükseliyor derken. afrika devletlerine, ada devletlerine kıçımızla gülelim. ama çin şöyle yapıyo diyelim onlar hindistan'a atsın topu. hintliler de ne bok yerse yesin, zaten onlar için slumdog millionaire çektirdik kaç paraya, ödeşme vakti. hem bizim işleri de onlara havale edip haksız kazanç kazandırmıyoz mu hindibalara dimi canıım. daha da olmadı son çözüm dökeriz paraları gizli ajanımız roland emerih'in önüne çeksin bi tuvalu felaket filmi. nolcek?
neyse burdan da gladioya girerdim ya. şimdi boktan filmimize geri dönebiliriz. /*üzgünüm kate senin ekmek parana da mani oluyorum ama losttan kazandıklarınla yeterince büyütmüşün kıçını zaten.*/ yav işte yaklaşık bir dakika gözüken kötü askerin yaptıkları var filmde. karşılaması açısından biraz da aptallık derecesinde iyi asker/doktor serpiştirilmiş. sonlara doğru da lost'un kate'i arz-ı endam ediyor. bunların dışında bomba imha ekibinde çalışan üç delikanlının çeşit çeşit macerası, psikolojik durumları, iç/dış çatışmaları ortalara saçılmış filmde. isteyen alır gider, istemeyen bırakır kaçar. bir diğer nokta filmin, my name is earl vasıtasıyla öğrendiğim, daha sonra bowling for columbine ile hatırladığım amerikalıların cops dizisine benzer gerçeğe yakın, belgeselvari diyebileceğim yapıda ilerlemesi. bi de üç boyutlu gözlük taksan tam süper olucak. işte böyle bir film hurt locker. eğer ki apocalypse now'ı izlemediyseniz onu izleyin. dahası jarhead'i izleyiiiin askerliğin ne kadar aptallıkla dolu olduğunu yaşamadıysanız sam mendes'den izleyin. hatta çekinmeyin son of rambow'u izleyin sonra hala vaktiniz varsa, iyi seyirler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder