Celda 211, Kynodontas ve The Trotsky

  • 0
Paragraf başı yaparak keşke temalı önerilerime devam ediyorum, film festivalinden.

ama daha önce keşke daha çok belgesele gidebilseydim diyerekten bu dalda keşke ödüllerini dağıtıyorum. EXIT THROUGH THE GIFT SHOP, THE MOST DANGEROUS MAN IN AMERICA: DANIEL ELLSBERG AND THE PENTAGON PAPERS, THE SHOCK DOCTRINE ve THE COVE paylaşıyor tek bir ödülü. Bulup buluşturup izleyebilirim umarım. Bazen gerçekler kurgudan çok daha ilgi çekici olabiliyor.

Bu yılın bol ödüllü ispanyol filmi Celda 211 ile başlıyayım. 211 numaralı hücrenin hikayesi değil sadece, hapishane filmi ancak michael scofield tarzı değil. avrupalı filmi olduğunu belli ediyor.

olayın içine politik hesaplar, içeride mahsur kalan ve mahkum rolü yapmak zorunda kalan bir pre-gardiyan, mahkumların ayaklanması, her devletin can simidi hayata dönüş operasyonu, pre-gardiyanın güzel ve güzel olduğu kadar hamile eşi, ispanyolların ayrılıkçı örgütü eta'ya üye dört mahkum ve birbirinden psyhco killerlar girince, filmin güzel olmaması şansa kalıyor. ama yönetmen işini şansa da bırakmamış sağolsun, yazık olurdu yoğusa. bol kanlı sahneler, devlet tarafından bakılınca ama iyi insanlar da var canım dememesi de filmin cabası olmuş. anlatmakla olmaz izlemeniz lazım filmlerinden Celda 211.



Bir diğer film yine akdeniz diyarından. yunanlılardan geliyor, Kynodontas meali köpek dişi. Film rahatsız edici bir ortam sunmakta haneke'nin izlerini sürüyor gibi yada karşılaştırmalı sinema seviyem ona yetiyor da olabilir. Sınır tanımayan ebeveynler örgütünden de bol ödülle dönmesini bekliyorum bu filmin. şöyle ki bu film, bir anne babanın üç çocuğu (bir tane de hayali kardeş olmak üzere dört diyelim) dış dünyadan kopuk bir fanus içersinde yetiştirmesinin sonuçlarını, çocukların gençliği üzerinden izliyor. Bize de yönetmenin izlediği kşkırtıcı dünyanın yansımasını izlemek kalıyor.



Üçüncü film diğer filmler aksine daha çok bir feel good movie. Kanada yapımı film, kendisini Troçki'nin reenke olmuş hali olarak hayatta konumlandıran liseli gencin yaşadıklarını aktarıyor. tabii troçki'ye paralel bir yaşam sürme çabası da olayı komik hale getiriyor. böyle eğlenceli filmler her sene karşıma çıkıyor ve kaçırmamak lazım onca film arasında. Geçen seneki A film with Me in it'in yönetmeni Ian Fitzgibbon'ın yeni filmi Perrier's Bounty'e daha büyük iştah beslememe rağmen bu senenin en eğlenceli festival filmi ödülü de açık ara The Trotsky'e gidiyor.



İyi Seyirler.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder