Welcome To The Jungle

Welcome To The Jungle

  • 0

piyasalarda hareketli bir hafta başlamak üzere. tanzanya'da bir ay önce sonuçlanan başkanlık seçiminin yansımalarının artık ekonomi üzerinde gözlenmesi bekleniyor. piyasalar istikrar beklentisini daha önce satın aldığı için ne zamandır birşey olduğu yok, yetti artık diyor bağzı ekonomi uzmanları. faiz oranları ise hareketlenmek için amerika'nın kurucu ailelerinin vereceği kararı bekliyor. bu arada bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var. tanzanya'nın devrim partisi, aldığı %58'lik oy ile istikrarda yıllara meydan okumaya devam ediyor. chaga magufuli'yi ise yeni dönemde kritik bir takım kararlar bekliyor. geçtiğimiz yıllarda kenya, göç yolları üzerine ördüğü duvar ile antilopların tanzanya'ya dönmesinin önüne geçmesi iki ülke arasında krize yol açmıştı. tanzanya'nın en önemli gelir kaynağı olan safaricilik antiloplar ve zebralar üzerinden yürüyor ve safaricilikte ülkenin başlıca rakibi de kuzey komşusu olan kenya. 
 
arka planda tüm bu karmaşık işler olurken tanzanya'nın insanları ise jamboyla, mamboyla ve tüm umursamazlıklarıyla gelene geçene gülümsemeye devam edecekler. öyle ki buraya geldiğinizde bir yerden sonra karşınızdakinin sizinle dalga geçtiğini düşünebilirsiniz. bu kadar da olmaz, olmamalı.








Hergün Bir Şarkı Adeta #53

Neşet Ertaş'ın bozlak üzerine söylediklerini, açık radyo'nun seçmece söyleşilerinden hazırlanmış olan biz yaşarken isimli kitapta okumuştum. bir zamandır, brutal vokal, death metal üzerine falan düşünürken de aklımda dönüp duran bu sözleri paylaşmak istiyordum. kısmet bugüneymiş. new orleans'dan çıkma bu güzel müziğin, bu güzel insanların yanında da sırıtmaz ve hatta yakışır diye düşünüyorum.


bozlak, bir feryattır efendim. bozlak bir bağırtıdır, yüreğini dışarıya atmaktır. bozlağın anlamı budur. içinden geldiği gibi bağırır, söyler. ölçüsüzdür. içinden geldiği gibi söylenen bir havadır bozlak. ölçüsü yoktur. aşk dokunsa da yıpratmaz, incitmez. aşk uyarıcıdır. insanın yüreği uyandığında, insan kendine gelir... acı da söylense, aşkla söylendiğinde dokunmaz, hissettirir... duygusuz söz, aşksız söz tuzsuz aşa benzer, içe sinmez.

Hergün Bir Şarkı Adeta #52

  • 0
tamam. tool konusunda maynard'a ben de çok kırgınım ama puscifer'in son albümüne bir şans vermeden geçmeyin derim.
Gift of Life aka Ngorongoro

Gift of Life aka Ngorongoro


işte yeni bir gün daha geliyor
geliyor ama
içgüdülerimin bana dayattığı şeyleri gerçekleştirmek
içinden çıkamayacağım kısır döngünün bir parçası daha tamamlandı diye sevinmek yetmiyor artık
nefes almak hepten katlanılmaz bir eylem haline geldi
besin zincirinin alt basamaklarında
evrimin ise çok uzağındayım
bu halde sensiz
ne zamana kadar gidebilirim ki

şimdi bakıyorum da ne kadar da olumsuz şeyler yazmışım. düşüncesizlik etmiş gibi hissediyorum ama bu aralar kendini gerçekleştirme ile ilgili düşünceler içersindeyim ve bu şiir de onun yansıması olsa gerek. biraz da sana şairane gözükebilme isteği var tabii serde. hasılı endişelenmeni gerektirecek bir durum yok ortada. hem nasıl olsun ki, ancak seni bir daha göremeyeceğimi bilmem lazım böyle kötü olmam için. biliyorsun, içimde iyiye dair ne varsa çoğunlukla senin sayende. bu kadar boş laf salatası yeter değil mi.
 
son mektubunda geçtiğin yerlerde yeni su kaynakları keşfettiğini yazmışsın. geleceğimiz adına çok iyi bir haber gerçekten de. ilerde bu yolculuğu beraber tekrarladığımızda edindiğin bilgiler çok işimize yarayacak.  ben de napayım, ancak kös kös otururken senin gibi yetenekli birine sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu anlatıp duruyorum etraftakilere. senin su bulma maceran yanında benim anlatacaklarım pek çocukça kalacak ama yine de deneyeyim şansımı.

feci canımın sıkıldığı bir günün akşamında, seninle de bolca gittiğimiz eski ağacın oraya doğru yola koyuldum tek başıma. biliyorum insanlar orasını park alanı gibi birşey yaptılar ama buranın eskisi biz değil miyiz. hem her yeri sahiplenmelerine izin verirsek sonra nolur halimiz değil mi? neyse kötü bir şey de olmadı zaten. ortalarda kimseyi görmeyince bir kutunun içine sakladıkları su kaynaklarına dadandım. ufaklıklar da farkedince etrafımı sardılar. lakin zarar vermek için değil de beni kaydetmek için. ben su içtikçe nasıl hoşlarına gidiyor enayilerin, bir görsen. bir nevi ünlü oldum diyebiliriz bu durumda, ne dersin. tabii senin kıskanmana gerek yok. ya da istersen kıskanabilirsin, benim hoşuma gider biliyorsun böyle çocukça şeyler. 

bu sefer biraz fazladan gevezelik ettim sanırım lakin bütün bu kelimeleri sana olan sevgimden beslenen otlak araziler olarak düşünürsün. anlayacağın içimde senin sevgin ile beslenen binlercee zebra, binlerce antilop var.

öperim,
elefante.










Hergün Bir Şarkı Adeta #51

  • 0
Traveling across the fallen earth
And the foreign lands
We survived
To believe that this is not the end
This is not the time

burda paylaşmadan önce, vidyonun altındaki yorumları okuyordum ki şarkının anlamı bir anda değişti.

i am a refugee and this song speaks to me.

kış gelirken, dalgalar da kabarmaya yüz tutmuşken avrupa'nın içlerine ilerleme amacındaki göçmenler ilk durakları olarak yunan adalarına doğru yola çıkıyorlar. yine. deniyorlar, ölüyorlar. ölmezlerse yine deniyorlar. ölene ya da karşıya geçene kadar. daha iyi, daha fotojenik ölmüşlerse şanslılar mı demeli? o zaman altın orana uygun çekilmiş fotoğraflarını posterleştiren politikacılar, onların üzerinden vize muafiyeti pazarlığına ya da belki oy pazarlığına girişebilirler. bizler ancak beğenebiliriz o fotoğrafı, üzülebiliriz sonra.. sonra devam ederiz hayatımıza. duygu mastürbasyonu mu oluyor bu?
Serengeti Hikayeleri #2

Serengeti Hikayeleri #2

  • 0

dünyanın uzak bir köşesinde, vahşi yaşam ile içiçe bir çadır kampındaydık. serengeti'deki ilk günümüz tamamlanmıştı. göstergelerde kendimizi özel hissetmemiz için gerekli bütün değerlerin sağlandığını açıkça görülüyordu. rehberimiz ile birlikte çadırı kurarken bir yandan da kendisinin tembihlemelerine maruz kalıyorduk. söylediğine göre dışarda bıraktığımız takdirde ayakkaplarımızın sırtlanlar tarafından mahvedilme olasılığı bile vardı. çevrede ooo adrenalin nidaları yankılanırken ben düşünceler içersindeydim. lojmanda büyümüş ve ilk vahşi hayat tecrübesini şeker bayramında dış mahallelere şeker toplamaya açılarak gerçekleştirmiş bir çocuk olarak geldiğim nokta inanılmazdı.

***

keşke diyorum zaman tam da herşeyin ne kadar inanılmaz olduğunu düşündüğüm o anda sabitlenseydi. ah sabitlenseydi de alttan almak zorunda kaldığımız karşılaştırmalı mutluluk dersinden bari bu sefer geçseydik.

***

siz ki bayram tatilini birleştirmiş fanilersiniz, ilham verici hikayeler için getirilmediniz bu dünya'ya.

globalleşen dünya ülkemizin jeopolitik önemini azaltmamış aksine arttırmış, ülkemizin doğu ile batıyı birbirine bağlayan köprü özelliğini daha da önemli kılmıştır. bununla birlikte globalleşen dünya bir şey daha yapmıştır. insanların tatil için dış ülkelere daha çok ve daha rahat seyahat etmelerine olanak sağlamıştır. günümüzde insanlar, bodrum veya çeşme'nin çok bozması karşısında çaresiz değiller. kampanyalı uçak biletleri, vizenin neden insanlık dışı bir uygulama olduğu tartışmaları, almanya bize taktı abi muhabbetleri artık orta sınıfın günlük sohbetinin vazgeçilmez birer parçası. 
e böyle olunca tanzanya'da bizden gayrı türkiyeli maceraperverler görmek de kaçınılmazdı. yine de, bizim tersimize, ayak izinin daha az olduğu patikayı takip ederek alışılmamış tatil planını oluşturmuş bir türkiyeli görmemiz, mutlu dünyamızda derin yaralar açılmasına sebep oldu. bizim göremediğimiz avı görmüş, fotoğrafını çekemediğimiz bütün o anları hapsetmişti kamerasına. tek başına gezdiğinden mütevellit çok fazla selfie çekmek zorunda kaldığından yakınıyordu ama olsundu. 
sohbetimiz ilerledikçe mutluluğun çan eğrisinin eteklerinde sallanmaya başlamıştım artık. serengeti'de son gününe geldiği safari macerası sonrasında - her ernesto gibi - motosikletine atlayarak o doğu afrika ülkesi benim bu doğu afrika ülkesi yine benim şeklinde seyahat edeceğini de duyunca mutlu olmak için hiçbir şansım kalmamıştı. kim bilir hangi maceradan hangisine atlayacaktı ben istanbuldayken. ve kim bilir belki bu süreçte yaşadıklarını ilham verici hikayelerle dolu blogunda paylaşacaktı, ben de mail grubundan mail grubuna dolaşan bir hikaye olarak rast gelecektim.

***
 
günün burdan sonrasında neler olduğundan bahsetmeye lüzum görmüyorum ama o'nun macerasının nasıl geçtiğini öğrenirsem kesinlikle paylaşırım.







Hergün Bir Şarkı Adeta #50

nostalji rüzgarının 70'lerden günümüze sürüklediği bir şarkı bugünün konuğu. graveyard, instagramda beklediği like ı alamayan siz, yaşayanlar için söylüyor..

not:  joakim beyin vokaline dikkat! kendinizi kaptırmanız durumunda eski sevgilinizi aramanız işten bile değil.
Netleyemediklerim #2

Netleyemediklerim #2

  • 0
uğruna, gitmeyi planladığın yurtdışı tatilinden feragat ettiğin ülke sana sırtını çevirdi.
yine.
şimdi hala sonuçlar tazeyken insanların cahilliğinden, sığırlığından bahsetmelisin. birilerini aşağılamak kendini yükseltmene -unutma, sen bunu hakediyorsun- ve daha mutlu olmana yol açacak. biz buna asansör etkisi diyoruz ama sen bizi boşver. boşver ve kaç kurtar kendini.
hey, o elindeki kahve kenya'dan mı? off bayılırım kenya'ya. uzun mesafe koşucuların diyarı. duydun mu new york maratonunu da süpürmüşler..
kafalar karıştı ki bende oluyor arada ama sen karıştırmalarına izin verme ve aman ha unutma! twitter'da, facebook'da ve belki instagram'da düşüncelerini destekler nitelikle veriler bulacaksın, aramaya inansan yeter. bak mesela, istanbul'da kullanılmış oyların yarısı geçersizmiş, biliyor muydun? yemin ediyorum sığır bunlar aaabi ya!
hazır mujica da yenice gelmişken, aralara "uruguay'a yerleşmek gerek"lerinden mi sıkıştırsan, ne dersin? hem sana bir de iyi haber vereyim, ha evet dolar da düşüyor ama o değil, uruguay'da insanla uğraşmak o kadar da zor değilmiş. 

***

beş ay önce yapılan seçimde hdp'nin aldığı oyu sığır kürtlere, kandırılmış türklere bağlayan mümin kardeşlerim! şimdi gönül rahatlığıyla muhafazakar kardeşlerinize edilen hakaretleri insanlık dışı ilan edebilirsiniz. unutmayın, siz onlardan farklısınız!

***

beş ay önce yapılan seçim sonrası doğuda yapılan kutlamaları hazmedemeyen, bahçeye bağladığı itlerini zor zapteden milliyetçi hassasiyeti oldukça yüksek kardeşlerim! orta anadolu'da yaptığınız kutlamalar ananızın ak sütü gibi, öldürdüğünüz yüzlerce insan gibi helal olsun size. bir daha zora düştüğünüzde kullanmanız için bir ışid militanını paspasınızın altına bırakıyorum.

***

merkez medya, yandaş medya, kayyum medya ya da her kim isen artık.. haber yapan insan, kullandığın dilin yavşaklığının farkında mısın? israil'in gerçekleştirdiği eziyeti tasvir ederken ikinci kere düşünme ihtiyacı duymadan "kana susamış israil ordusu" içeren cümleler kuruyorsun. peki ama zırhlı araç peşinde sürüklenen ölü insan bedenleri nasıl hala "ölü ele geçirilmiş" oluyor. haberi okurken, dinlerken senin o habere ilişkin yargılarını öğrenmek istemiyoruz haberci kardeşim o iş için köşe yazıları, yorumlar vs. var zaten.

***

beş ay önce yapılan seçim sonrası kimi dış güçler hdp'nin aldığı %3'lük oyu cemaate bağlarken, kimi dış güçler de bu oyların chp'den gelen oylar olduğunu iddia ediyordu. bu yeni seçim sonrası yaptığımız bir takım karmaşık matematiksel hesaplamalar sonrasında bu %3'lük oyun, bir takım ayakkabı kutuları içinde, aslında akp'den geldiği ortaya çıktı. 

*** 

demokrasi, öyle bir seçim ile birkaç sandık ile bohçasını hazırlamış gelin misali at üstünde gelmeyecek. akp örneğini söylemeye gerek yok ama hdp bile gelse iktidara mücadelesiz bir demokrasi gelmeyecek ve hatta gelmemeli de. bunu mücadele ederken ölen onlarca, yüzlerce, binlerce insanın ardından söylemek anlamsız belki de.. siz biliyordunuz, ben de öğrenmeye çabalıyorum.