Mamma mia vengono i turchi !
Arkasına haftasonunun da desteğini alarak dört günlük zaman dilimi oluşturan bir resmi tatil, bu zaman dilimini fırsat bilip avrupa'nın dört bir yanına akın eden beyaz yakalı türk boyları, bu türk boylarının ikinci sınıf kompartmanda yaptıkları birkaç tren yolculuğu ve sonrasında gelen, yolda olma hissine dizilen binlerce övgü, sevgi gösterisi ve serzeniş... İşte yeni nesil jack kerouac'lar eski kıtayı dört bir yandan kıskaca almış, doyasıya geziyorlar.
Kamu Spotu
Sarıyla yeşilin başbaşa verdiği, beraberinizde şehrin gürültüsünü-trafiğini getirebileceğiniz, çevre düzenlemecilerimizin ormandan arta kalanlardan toparladığı parklarda köpeğinizi dolaştırabileceğniz, yüksek duvarları sayesinde gecekondu insanlarının bakışlarına maruz kalmadan mangal partileri düzenleyebileceğiniz bir yaşam kompleksine daha hazır mısınız?
[Dramatik haber müziği girer]
Siz dünyamızın okumuşları! Haziran haziranlığını bilecek arkadaş, biz yaz mevsiminde bu yağmuru çekmek zorunda mıyız, yaz kaçamağı yapalım diye onca yol gidiyoruz denize giremiyoruz bu nedir ya diye söylenmelere başladınız mı?
[Müzik volüm yükselir]
E ne diye o zaman, ooo yaşam kompleksi alırım bi dal modunda yaşıyorsun? Yapma gözünü seveyim.
[Müzik fade out]
Adam bir zamandır hayatının öte yana doğru çekildiğini hissediyordu. Normalde bulunmaktan hazzetmediği ortamlara giriyor, arkadaş ortamlarında devamlı eleştirdiği tipteki insanların bol hıhı lı bol hak vermeli diyaloglarındaki bir nesne olarak buluyordu kendini sık sık. İçinde değişenin ne olduğunu bir türlü çözemiyordu ve lakin değişim bu hızla devam ettiği takdirde bir süre sonra tüm özelliklerinin yutulacağını biliyor, korkuyordu.
Yürürken öyle bir his vardı ki üzerinde sanki saatler bile onu gösteriyordu. İstim kelimesinin ne demek olduğunu bildiğinden emin değilim ama o an kendisine sorsak eminim istim üstünde olduğunu söylerdi. Bir an durup geriye bakacak oldu, hemen vazgeçti. Onu cesaretlendirmemesi gerektiğini düşünüyordu. Bu kez az önceki kararlı yürüyüşünün aksine artık ağır aksak yürüyordu. Biraz etrafa bakındı. Sanırım geciktirmeye çalıştığı birşeyler vardı ortada ya da yanından geçip gitmesini beklediği birşeyler.
Gizemin perdelerini aralarcasına bir anda kendi kendine mırıldanmaya başladı, neden geçip gitmiyor ki, ne istiyor benden, başına gelenlerin sorumlusu ben miyim sanki?
Ve işte hayatta hiçbirşeyin sorumlusu olmayan adam ilerleyişine, bir kez daha olanca umursamazlığıyla devam etti.