x sonsuza giderken
ben,
oturdum
misafirden kalan
peynirli börekleri yedim
birinci vazifemi unuttum
ey büyük atatürk açtığın yolda gidemedim
bilinmeyeni bekledim,
kosinüspoliste
hz. muhammed ile atatürk denize düştüğünde kimi kurtaracağıma
bir türlü karar veremedim
Steve Nash
teey tey. bi all star daha geldi geçti yav. steve nash ne güzel bir insandır öyle yahu, bir süredir sağolsun konyalı portlandaşlarımdan öğrendiklerimle felan kendisine olan sevgim katlanarak büyüdü. keşke dünya şampiyonası dahilinde gezmeye dolaşmaya, balık ekmek yemeye felan gelse bu yanlara.
all star felan hikaye de bizim zamanın superbstarları veteranlaştıkça, az süre almaya başladıkça arkadaşlarının selası bir bir okunmaya başlayan ateist dede haline bürünüyorum. bir hüzün çöküyor içime. saralle musluğu şakil oniyılın dallas'ta olmayışı, ceysın kid'in aldığı maçtaki süresinin on dakika altında kalması, allen ıverson'ın saçma sapan bi hal alması garibimsi hale dürüyor beni. kraldan çok kralcı lebroncuklara kaldıysak işimiz var. ordu göreve!
smaç yarışması da çok yavan idi be yav, uykuyu bölmeye değecek smaçlar yok idi hiç. beklentim de yoktu netekim. oysa eskiden desmond mason-lar, jason richardson-lar zamanında böyle miydi, yepisyeni smaçlarını giyip gelmeyenleri zopayla kovalarlardı. dimi. şimdi bi neyt rabinsın tutturmuşlar gidiyor. hayırlara vesile ossun.
all star deyince de aklıma ilk jermaine oniyıl -mister wu lehçesiyle, cocksucka- gelir. keyfimi kaçırı hemen. üstüne tonla where amazing happens konulu vidyo izlemedikçe kendime gelemem.
peh peh peh.
all star felan hikaye de bizim zamanın superbstarları veteranlaştıkça, az süre almaya başladıkça arkadaşlarının selası bir bir okunmaya başlayan ateist dede haline bürünüyorum. bir hüzün çöküyor içime. saralle musluğu şakil oniyılın dallas'ta olmayışı, ceysın kid'in aldığı maçtaki süresinin on dakika altında kalması, allen ıverson'ın saçma sapan bi hal alması garibimsi hale dürüyor beni. kraldan çok kralcı lebroncuklara kaldıysak işimiz var. ordu göreve!
smaç yarışması da çok yavan idi be yav, uykuyu bölmeye değecek smaçlar yok idi hiç. beklentim de yoktu netekim. oysa eskiden desmond mason-lar, jason richardson-lar zamanında böyle miydi, yepisyeni smaçlarını giyip gelmeyenleri zopayla kovalarlardı. dimi. şimdi bi neyt rabinsın tutturmuşlar gidiyor. hayırlara vesile ossun.
all star deyince de aklıma ilk jermaine oniyıl -mister wu lehçesiyle, cocksucka- gelir. keyfimi kaçırı hemen. üstüne tonla where amazing happens konulu vidyo izlemedikçe kendime gelemem.
peh peh peh.
Gıcır filmler
Der Knochenmann (2009)
Yönetmen: Wolfgang Murnberger
Yazar: Wolf Haas
Oyuncular: Josef Hader, Josef Bierbichler, Pia Hierzegger, Christoph Luser, Birgit Minichmayr
Ülke: Austria
Imdb puanı : 7.8/10
Benim puanım : 7/10
Gigante (2009)
Yönetmen: Adrián Biniez
Yazar: Adrián Biniez
Oyuncular: Horacio Camandule, Leonor Svarcas
Ülke: Uruguay | Argentina | Germany | Spain
Imdb puanı : 6.9/10
Benim puanım : 6/10
Cold Souls (2009)
Yönetmen: Sophie Barthes
Yazar: Sophie Barthes
Oyuncular: Paul Giamatti, Dina Korzun, Emily Watson, David Strathairn
Ülke: USA | France
Imdb puanı : 6.8/10
Benim puanım : 8/10
The Fantastic Mr Fox (2009)
Yönetmen: Wes Anderson
Yazar: Roald Dahl, Wes Anderson
Seslendirenler: George Clooney, Meryl Streep, Jason Schwartzman, Bill Murray
Ülke: USA | UK
Imdb puanı : 8.2/10
Benim puanım : 9/10
Yönetmen: Wolfgang Murnberger
Yazar: Wolf Haas
Oyuncular: Josef Hader, Josef Bierbichler, Pia Hierzegger, Christoph Luser, Birgit Minichmayr
Ülke: Austria
Imdb puanı : 7.8/10
Benim puanım : 7/10
Gigante (2009)
Yönetmen: Adrián Biniez
Yazar: Adrián Biniez
Oyuncular: Horacio Camandule, Leonor Svarcas
Ülke: Uruguay | Argentina | Germany | Spain
Imdb puanı : 6.9/10
Benim puanım : 6/10
Cold Souls (2009)
Yönetmen: Sophie Barthes
Yazar: Sophie Barthes
Oyuncular: Paul Giamatti, Dina Korzun, Emily Watson, David Strathairn
Ülke: USA | France
Imdb puanı : 6.8/10
Benim puanım : 8/10
The Fantastic Mr Fox (2009)
Yönetmen: Wes Anderson
Yazar: Roald Dahl, Wes Anderson
Seslendirenler: George Clooney, Meryl Streep, Jason Schwartzman, Bill Murray
Ülke: USA | UK
Imdb puanı : 8.2/10
Benim puanım : 9/10
Bakıyorum da bu ara yepisyeni filmler izlemişim. uvvv çok gıcır. demek ki if gelmeden rüzgarı geldi, bizim eve. Haydin sol baştan başlıyayım.
Der Knochenmann. der die das veni vidi viciden daha anlamlı gelir bana. adı üstünde bir polisiye demek isterim, deli gönül bu film için. ama uslandım. ebilemiyorum artık. der knochenmann demek kemik adam demek. izlemeseniz de bilin.
polisiyeli, öldürmeli felan bi hikaye bu. thriller diyo kimisi. benim bildiğim thriller michael jacksondı o da öldü. polisiye dedim diye bol kördüğümlü, sonunda sağ gösterip sol vuran bir hikaye beklemeyin hemen. paranormal aktivitem arttı benim. yanlış anlaşılma olmasın da. velakin hikaye içine serpiştirilmiş ufak ufak kıyılmış komikli unsur taneleri ile gayet eğlenceli hale geliyor. herşey bitmedi yani. en başında sonunu gösteren filmleri inceleme enstitüsü kurucam kendi bünyemde, harici ve dahili mihraklar davetlim olarak gelsin. acaba festival filmlerinin dayanılmaz poliana etkisine mi kapılıyorum, bilemedim. yok ama yok yok beğenilmeyecek film değil be. gönül rahatlığıyla izlenebilir.
Geçelim iki numaramıza. gigante derler ona. olsa olsa koca adam denir anadolu türkçesinde. hikayenin desteklediğim karakteri tarafında adı üstünde dev cüsseli, safça bi arkadaş var. jara diyolar ona bazen -ama sadece iş arkadaşları- gigante diyollar. heyvi metal dinliyor, ac/dc tişörtü giyiyor. güzel masaj yapıyor. isteyeceğiniz herşey onda :)). işte bu beyaz atlı arkadaş, ekmek parası diyerekten part taym badigardlık yapariken geri kalan part taymda da süpermarket güvenliği rolünde oynuyor. işte bu günlerden bir günde süpermarket semalarını izlerken geceleri asayiş berkemal mi diyerekten, koca burunlu, karadenizli kızı havalarında bir temizlikçi kıza kaydırıyor gönlünü. devamı. yememece içmemece, gizemli koruyucu melek havalarında kızı takiplemelerle geçiyor. platonikçe. sıkıldım ben oralarda hep. yer yer de daraldım. daha eğlenceli bişey beklemenin hayal kırıklığı benimkisi belki canum. siz aramaya inanın.
Paul Giamatti güzel adamdır. filmin posteri pek güzel. garip bi giriş mi oldu, neyse. cold souls 'a geldik, evet enterasan bir fikre dayanana güzide bi film kendileri. ruhsuz yaşamanın mümkün olduğu, ruh ticaretinin yapılabildiği hatta ruh kara borsasının oluştuğu bir paralel evrende paul giamatti tiyatroda vanya'nın dayısını oynama hazırlığı içerisindeyken. ruhu ağırlık yapar ve tavsiye üzerine ruhunu aldırmayı dener. olaylar gelişir. eternal sunshine of the spotless mind denebilir ama bana being john malkovich de çağrıştı. sanki ben olsam bu fikri daha güzel işlermişim dediysem de :))) paul giamatti candır der, fikir de fena olmadığından filmin izlenmesini salık veririm.
ve sonuncusu. büyüyünce büyük adam olucam deyip de başarısız bir köşe yazarı ve çekirdek ailesinin babası olabilmiş fantastik bir tilkinin, ailesinin ve hatta komşularının wes anderson elinden çıkma stop moşın hikayesi. filme dair anahtar kelimeler; orta yaş bunalımı. vahşi doğa versus vahşi kapitalizm sorunsalının düşündürdükleri. ne güzel bi alettin sen walkman. wes anderson ne içtiyse ben de ondan istiyorum. izleyin emi.
Der Knochenmann. der die das veni vidi viciden daha anlamlı gelir bana. adı üstünde bir polisiye demek isterim, deli gönül bu film için. ama uslandım. ebilemiyorum artık. der knochenmann demek kemik adam demek. izlemeseniz de bilin.
polisiyeli, öldürmeli felan bi hikaye bu. thriller diyo kimisi. benim bildiğim thriller michael jacksondı o da öldü. polisiye dedim diye bol kördüğümlü, sonunda sağ gösterip sol vuran bir hikaye beklemeyin hemen. paranormal aktivitem arttı benim. yanlış anlaşılma olmasın da. velakin hikaye içine serpiştirilmiş ufak ufak kıyılmış komikli unsur taneleri ile gayet eğlenceli hale geliyor. herşey bitmedi yani. en başında sonunu gösteren filmleri inceleme enstitüsü kurucam kendi bünyemde, harici ve dahili mihraklar davetlim olarak gelsin. acaba festival filmlerinin dayanılmaz poliana etkisine mi kapılıyorum, bilemedim. yok ama yok yok beğenilmeyecek film değil be. gönül rahatlığıyla izlenebilir.
Geçelim iki numaramıza. gigante derler ona. olsa olsa koca adam denir anadolu türkçesinde. hikayenin desteklediğim karakteri tarafında adı üstünde dev cüsseli, safça bi arkadaş var. jara diyolar ona bazen -ama sadece iş arkadaşları- gigante diyollar. heyvi metal dinliyor, ac/dc tişörtü giyiyor. güzel masaj yapıyor. isteyeceğiniz herşey onda :)). işte bu beyaz atlı arkadaş, ekmek parası diyerekten part taym badigardlık yapariken geri kalan part taymda da süpermarket güvenliği rolünde oynuyor. işte bu günlerden bir günde süpermarket semalarını izlerken geceleri asayiş berkemal mi diyerekten, koca burunlu, karadenizli kızı havalarında bir temizlikçi kıza kaydırıyor gönlünü. devamı. yememece içmemece, gizemli koruyucu melek havalarında kızı takiplemelerle geçiyor. platonikçe. sıkıldım ben oralarda hep. yer yer de daraldım. daha eğlenceli bişey beklemenin hayal kırıklığı benimkisi belki canum. siz aramaya inanın.
Paul Giamatti güzel adamdır. filmin posteri pek güzel. garip bi giriş mi oldu, neyse. cold souls 'a geldik, evet enterasan bir fikre dayanana güzide bi film kendileri. ruhsuz yaşamanın mümkün olduğu, ruh ticaretinin yapılabildiği hatta ruh kara borsasının oluştuğu bir paralel evrende paul giamatti tiyatroda vanya'nın dayısını oynama hazırlığı içerisindeyken. ruhu ağırlık yapar ve tavsiye üzerine ruhunu aldırmayı dener. olaylar gelişir. eternal sunshine of the spotless mind denebilir ama bana being john malkovich de çağrıştı. sanki ben olsam bu fikri daha güzel işlermişim dediysem de :))) paul giamatti candır der, fikir de fena olmadığından filmin izlenmesini salık veririm.
ve sonuncusu. büyüyünce büyük adam olucam deyip de başarısız bir köşe yazarı ve çekirdek ailesinin babası olabilmiş fantastik bir tilkinin, ailesinin ve hatta komşularının wes anderson elinden çıkma stop moşın hikayesi. filme dair anahtar kelimeler; orta yaş bunalımı. vahşi doğa versus vahşi kapitalizm sorunsalının düşündürdükleri. ne güzel bi alettin sen walkman. wes anderson ne içtiyse ben de ondan istiyorum. izleyin emi.
Perde Pilavı
geçenleride, geleneksel sömestırı kutlamaları dahilinde annem ilen ben, perde pilavı yapma etkinliğinde bulunduk.
şimdilerde her ne kadar üstünden zaman geçmiş de olsa, aklımda kalan noktaları buralara not ediyorum ki. dostlar beni hatırlasın. hemi de değme yemek biloglarına taş çıkartayım.
eveeeet önce malzemeleeeer; tavuk (göğüs kısmı makbuldür, gidip de kanat alıp gelmeyin bakkaldan) , iç pilavı malzemeleri (işte kuş üzümü, pirinç, çam fıstığı, soğan, feşmekan) hamur kısmı için bişeyler. bi deee bademler var. not edin.
şimdi tarif.
efendim, napalım öncee tavukları haşlıyalım de mi. güzelce. güzelce derken, tavuklar güzel bi kıvama gelene kadar demek. vakitlice pişirelim emi. davuklarımız haşlanırkene deee bi yandan da iç pilavını hazırlayalım ne dersiniz. hazırlayalıııım. iç pilavı cahili olmadığınızı düşünerek ayrıntılı bilgi vermeye lüzum görmüyorum. hemen geçiştiriyorum. derken yolu yarıladık. bir karadut şerbeti molasııı.
evet şinci o da tamam olduğuna göre ketılda ısıttığımız bir su bardağı kadar su içine bademleri boca edelim. bocalayalım. detaylı açıklama: böylece kabukları yumuşasın ve biz de kolayca soyabilelim bademciklerimizi. evet.
tavuklarımız öte yanda olayazdıysa eğer altını kısalım ocakceğizimizin, malum doğalgaz faturasının şişme vakitleri, dikkatli olmak gerek. ev ekonomisi. ekomar. şimdi bir de pilavun içine konulacağı hamuru hazırlama aşaması var idi ki ben orasında uyumuşum meğersem :(((((
sorun soruşturun.
finally, herşeyleri birleştirin, borcamın içine koyun, fırın ısınıksa eğer yeterince bir de. fırına borcamı itekleyin hemen, kapıyı da kapayın üstüne. puf. çok dakka pişirin. güzelce kızarsın hamur. oldu mu size perde pilavı. afiyet bal şeker olsun. yarasın.
şimdilerde her ne kadar üstünden zaman geçmiş de olsa, aklımda kalan noktaları buralara not ediyorum ki. dostlar beni hatırlasın. hemi de değme yemek biloglarına taş çıkartayım.
eveeeet önce malzemeleeeer; tavuk (göğüs kısmı makbuldür, gidip de kanat alıp gelmeyin bakkaldan) , iç pilavı malzemeleri (işte kuş üzümü, pirinç, çam fıstığı, soğan, feşmekan) hamur kısmı için bişeyler. bi deee bademler var. not edin.
şimdi tarif.
efendim, napalım öncee tavukları haşlıyalım de mi. güzelce. güzelce derken, tavuklar güzel bi kıvama gelene kadar demek. vakitlice pişirelim emi. davuklarımız haşlanırkene deee bi yandan da iç pilavını hazırlayalım ne dersiniz. hazırlayalıııım. iç pilavı cahili olmadığınızı düşünerek ayrıntılı bilgi vermeye lüzum görmüyorum. hemen geçiştiriyorum. derken yolu yarıladık. bir karadut şerbeti molasııı.
evet şinci o da tamam olduğuna göre ketılda ısıttığımız bir su bardağı kadar su içine bademleri boca edelim. bocalayalım. detaylı açıklama: böylece kabukları yumuşasın ve biz de kolayca soyabilelim bademciklerimizi. evet.
tavuklarımız öte yanda olayazdıysa eğer altını kısalım ocakceğizimizin, malum doğalgaz faturasının şişme vakitleri, dikkatli olmak gerek. ev ekonomisi. ekomar. şimdi bir de pilavun içine konulacağı hamuru hazırlama aşaması var idi ki ben orasında uyumuşum meğersem :(((((
sorun soruşturun.
finally, herşeyleri birleştirin, borcamın içine koyun, fırın ısınıksa eğer yeterince bir de. fırına borcamı itekleyin hemen, kapıyı da kapayın üstüne. puf. çok dakka pişirin. güzelce kızarsın hamur. oldu mu size perde pilavı. afiyet bal şeker olsun. yarasın.
Örgü Tarihine Kısa Bir Bakış
Akşamleyin televizyon izleyerekten ıhlamurumuzu yudumlarkene ailecek, masanin üstünde bir dergi gözüme ilişti. alize örgü iplerine ait -örmeye deger- örgü kataloguydu bu. bir hışımla karıştırmaya başladım. velakin pek kendime uygun bisey bulamadım a dostlar, hep bayanlara yönelik ürünler :(((
derken agzimdan gayriihtiyari bi ören bayan vardi noldu ona sorusu döküldü ortaya. artik satmiyor mu ki diyerekten de devam ettirdim yüzeyselliğimi. ama işte anne ya bu terslemiyor insanı, güzelce açıklamaya koyuldu.
meğersem ören bayan dantel örgüsü için kullanılan ipleri üretmekle ün yapmış bir marka imiş, hala da çogu yerde bulunuyormuş. ben genelde annemin, ananemin felan elinde yün örgüler gördüğümden ören bayanı öldü sanmışım, ölmeden mezara koymuşum.
yün örgü konusuna gelince, bu konuda piyasada nako, alize... markaları söz sahibiymiş. eskiden kartopu örgü ipleri çok kullanılırmış hanimlar arasında ama artık pek ortalarda bulunmuyormuş. ha bir de anchor, örgü ipi piyasasina girmiş -ortalığı dağıtmış- yenice ama bizim oralarda pek bulunmuyormuş. bundandır annem istanbuldan iç anadoluya ithal edicek bi tomar yünü.
derken agzimdan gayriihtiyari bi ören bayan vardi noldu ona sorusu döküldü ortaya. artik satmiyor mu ki diyerekten de devam ettirdim yüzeyselliğimi. ama işte anne ya bu terslemiyor insanı, güzelce açıklamaya koyuldu.
meğersem ören bayan dantel örgüsü için kullanılan ipleri üretmekle ün yapmış bir marka imiş, hala da çogu yerde bulunuyormuş. ben genelde annemin, ananemin felan elinde yün örgüler gördüğümden ören bayanı öldü sanmışım, ölmeden mezara koymuşum.
yün örgü konusuna gelince, bu konuda piyasada nako, alize... markaları söz sahibiymiş. eskiden kartopu örgü ipleri çok kullanılırmış hanimlar arasında ama artık pek ortalarda bulunmuyormuş. ha bir de anchor, örgü ipi piyasasina girmiş -ortalığı dağıtmış- yenice ama bizim oralarda pek bulunmuyormuş. bundandır annem istanbuldan iç anadoluya ithal edicek bi tomar yünü.
yün candır, sıcak tutar.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)