Toprak Alkali Metaller

  • 0



riding on this know-how
never been here before
peculiarly entrusted
possibly that's all
is history recorded?
does someone have a tape?
surely, i'm no pioneer
constellations stay the same

just a little bit of danger
when intriguingly
our little secret
trusts that you trust me
'cause no one will ever know
that this was happening
so tell me why you listen
when nobody's talking

what is there to know?
all this is what it is
you and me alone
sheer simplicity


edit: bilen olur bilmeyen olur ben yine söyliyim resimdeki bayan feist şarkı ise kings of convenience'den know how şarkının son nakaratında yani feist'in giriş yaptığı kısım en beğendiğim performanslardan biridir..başlıktaqki toprak alkali metaller de girdikleri bileşiklerde yanlış hatırlamıyor isem +2 değer alırlardı , 2A grubunda yer alırlardı..

Persepolis

  • 0




sonunda 2007'nin sonları yaklaşırken bireysel anlamda bu yıldan en büyük beklentimin olduğu filmi persepolis'i izledim ki buna rağmen beklentimi aştı film..özellikle filmin ilk yarısında marjane satrapi'nin fırat tripleri beni yarmaya yetti..bunun üstüne popüler kültüre ve ideolojilere iran'da yaşayan küçük bir kızın gözünden bakmak yeterince gülme sebebi yarattı..o kadar gaza geldim ki sayın seyirci bu filmi çevremdekilere de izletme gibi kutsal bir göreve soyunayım dedim ama beğenilmeyebileceği olasılığının beni korkutmasından dolayı sadece beğeneceğinden emin olduğum insanlara izletip sonra da kahkahalarını kaydedeceğim sonra kim bilir buraya bi ses kaydı halinde koyarım da indirirsin..

3-5 dakka sonra

neyse gazımı aldım biraz belki biraz fazla abartmış olabilirm yani izledikten sonra o kadar da değil tepkileri gelebilir...ama yok be harbiden güzel film çizgi romanı daha güzelmiş duyduğuma göre yine de yurdum insanı 300 spartalıyı izleyeceğine bu filmi izlesin derim ben..

Scarlett Johansson

El Pedregal




not:yeni yıla giriyoruz madem orda burda yeni yıl yazıları yazılıyor benim de katkım olsun bu sevgi yumağına ama güzel dilekler dileyecek halim olmadığından anca güel bi hatun koyarım bloga gelen geçen bakar "aa güzelmiş" der belki bi kısım mutlu olur bi kısım sövüp gider arta kalanlar ben daha güzelim der gerçi sövüp gidenler kızgın moda geçmiş olurlar ama geri kalan mutlu olur bu da iyi bir oran yakalamama yeterli olur sanırım..

evet görüldüğü üzere ne yazacağını ne yazması gerektiğini bilmeyen insan hadi be artık level atlamışımdır belki doğaçlama yazarım bişeyler diye fotoğraf altı yazmaya kasınca böyle saçma böyle aptal şeyler ortaya çıkıyor..ama yok be bunun da kendine özgü bi havası var sanki belki de rönesans döneminde denenmiş ama tutmamış - değeri bilinememiş - akımlardan birine dahildir bu yazı türü..

tamam tamam ne yapmaya çalıştığımı söyliyim bir an acaba david lynch'in filmler üzerinde yaptığı ilk seferde bi bok anlaşılmayan ama herkesin de çok büyük film çok kült film dediği eserlerin yazı versiyonunu yapmaya çalışıyorum ama yanıldığım bir nokta var ki şimdi jetonum düştü..evet bu yazıların altında ne bir gönderme ne bir mesaj kaygısı felan yok eksik kısım bu tamam bunu da bulduğuma göre yazıyı yeniden elden geçireyim metamorfozumu tamamliyim..

20 dakka sonra

of ya olcak iş değilmiş anladım bunu şu an anca bi iki kere virgül felan koyim dedim onlar da acaba anlatım bozukluğu yapar mı kaygısına saplandım onları da sildim..aynen veriyorum baskıya hem bi noktada da lynch'ten ayrılmam gerekir yoksa orjinal bi şeyler süremem ortaya evet evet ben therion'un türk şubesi almora benzetmesindeki şube değil de kendim olayım kimse okumazsa okumasın..

hem ne var ki okuyan kimse aman da erdem çok kötü bunlar aman da çok saçma demedi tamam okuyan kişi sayısı 7 yi geçmedi belki ama benim yazılarımı okuyan insanlar çok elittir efenime söyliyim çok bilgilidir felan filan..

lan bırakmayın beni bunalıma düşecem yahu..yazının başında sevgi dedim aşk dedim yeni yıl dedim ama ruh halim menopoza girmiş olmalı ki karanlık sızıyor içimden çıkıyorum ben hacı iki dakka temiz hava aliym..


edit: başa not demişim halbuki hayvan gibi yazı olmuş kendimi tutmasam daha sayfalarca yazarım ya neyse okuyucuyu da sıkmamak lazım..oha ya okuyucu felan lafları ettim ya şimdi kendimden iğrendim ne pis bi insanmışım ben yahu meğer asil haklıymış..

3:10 to Yuma

  • 0



bugün sonunda 3:10 to Yuma'yı izlemek nasip oldu..Zaten Christian Bale ve Russell Crowe'dan dolayı filme karşı olumlu bi önyargım vardı ve boşa da çıkmadı zaten müzikleriyle senaryosuyla güzel bir western filmi olmuş..western filmleri bitti denirken böyle bol yıldızlı western filmleri çekilmesi de benim adıma güzel haber netekim pazar öğlenleri trt1'deki western kuşağını hiç kaçırmadan izlerdim bi aralar..

Nötron-Proton-Elektron




Premiere denen bir sinema dergisi kendince 2007 yılının en iyi filmlerini seçmiş gerek izlediklerim gerekse izlemek istediklerim bakımından bana yakın filmler olduğundan listeyi aynen kopi peyst ediyorum hayrını görün..


1. There will be blood
2. No country for old men
3. Killer of sheep
4. Private fears in public spaces
5. The darjeeling Limited
6. The diving bell and the butterfly
7. Zodiac
8. Across the Universe
9. Eastern Promises
10. Sweeney Todd: The demon barber of Fleet Street

edit: yok olmadı oynamadan duramadım bi baktım ratatuyil felan koymuşlar listeye onun yerine hemen bir beatles müzikali olarak lanse edilen across the universe'i bob dylan'ın hayatının anlatıldığı i'm not there'in yerine de viggo mortensen&david cronenberg işbirliğinin eseri eastern promises'i koydum..

Futbolcu Çıkartmaları Nr.5




Dietmar Hamann





Steve Mcmanaman





Ian Rush





Jamie Redknapp

Miranda July

  • 0



hanım kızımız Me And You And Everyone We Know isimli bienal tadındaki filmi hem yazmış hem yönetmiş bir de utanmadan başrolü kendisine ayırmış..bir bu bilmişliği bir de gözleriyle dikkat çekiyor..film ise izlemeye değer bi türe dahil edilemeyecek kadar farklı ama "bienal" felan diyince ilk akla geldiği gibi sıkıcı da değil..

Basketbolcu Çıkartmaları Nr.4




Kevin Mchale





Larry Bird





Robert Parish





Red Auerbach


not: basketbolcu çıkartmaları dedim de şimdi boston hanedanının en önemli isminin resmini koymasam olmazdı ve tabii ünlü purosunun..

Carnivale

  • 0



rome gibi başarılı sırf introsuyla bile farkını ortaya koyan üstten fantastik hikayeler sunarken alttan da vahşi kapitalizme giydiren güzide dizi..arka fonda amerika'da yaşanan büyük ekonomik depresyon ve nükleer bombanın patlayışına giden süreç..tek eksiği çekilememiş sezonları..

"Let's shake some dust, children!"

Pilot bölümün giriş sahnesinde Samson'ın ağzından dökülenleri aynen kopyalıyorum buraya belki ilgi uyandırır ve belki belki hbo görür de beklenen 3. sezonu çeker..

"before the beginning, after the great
war between heaven and hell, god created
the earth and gave dominion over it to
the crafty ape he called man; and to
each generation was born a creature of
light and a creature of darkness; and
great armies clashed by night in the
ancient war between good and evil. there
was magic then, nobility, and
unimaginable cruelty; and so it was
until the day that a false sun exploded
over trinity, and man forever traded
away wonder for reason."

Kalecinin Uzanamayacağı Köşe





çok seviyorum otobüs yolculuklarını hayatımın en filmografik anlarını yaşıyorum yolculuklarım esnasında..normalde etkileyici bakışlar ani hareketler yapsam da kimsenin gözünde bir etkileyiciliği olmadı ama otobüsler farklı şimdiye kadar 3 kez uzaklara bakmam dolayısıyla "nen var dostum" tepkisi aldım , bir o kadar da bana "yavrım yazık" bakışı atan teyzeler var ki saymıyorum bile..
Dün gece de yollardaydım yine - cümleye böyle başlayınca ardından çok güzel bişey gelcekmiş gibi ya hani yok öyle bişey - yanımdaki genç delikanlı uşakta inmişti ve rahat rahat yayışarak gözlerimi kısıp camdan dışarı bakıyordum kulağımda kulaklıklar sıcak bişey isteyip istemediğimi soran muavini sallamıyordum netekim kafamda çok önemli sorunlar vardı..bir kaç dakika sonra muavin yanıma oturup alındığını neden böyle davrandığımı sordu söyliycek birşey yoktu aklımda hemen aklıma ilk geleni söyledim..
"bizim strateji vardı ya noldu acep , bayram halletmiş midir ?" gibi bir soruyla afallattım adamı bir nevi uzanamayacağı köşeye yolladım topu -sırf bu kalecinin uzanamayacağı köşe klişesi için de iyi uydurdum yine bütün bunları amma da gereksizmişim - birkaç kez içini geçirip gitti yanımdan yine şoförün yanına çömeldi radyoda çalan müzeyyen senar kulağımda sigur ros yolculuk ilerlemeye devam etti..
  • 0


*bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. uzattığınız el de boş, tıpkı benimki gibi. hiçbir şeyiniz yok. hiçbir şeye sahip değilsiniz. hiçbir şey sizin malınız değil. özgürsünüz. sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir. ... özgürlüğümüz dışında hiçbir şeyimiz yok. size kendi özgürlüğünüzden başka verecek bir şeyimiz yok. bireyler arasında karşılıklı yardımlaşma dışında hiçbir yasamız yok. hükümetimiz yok, yalnızca özgür birlik ilkemiz var. devletlerimiz, uluslarımız, başkanlarımız, başbakanlarımız, şeflerimiz, generallerimiz, patronlarımız, bankerlerimiz, mülk sahiplerimiz, ücretlerimiz, sadakalarımız, polislerimiz, askerlerimiz, savaşlarımız yok. başka da pek fazla şeyimiz var sayılmaz. biz paylaşırız, sahip olmayız. varlıklı değiliz. hiçbirimiz zengin değiliz. hiçbirimiz iktidar sahibi değiliz. eğer istediğiniz, aradığınız şey buysa o zaman ona eli boş gelmeniz gerektiğini söylüyorum. ona yalnız ve çıplak gelmeniz gerekiyor, tıpkı bir çocuğun dünyaya, geleceğine, hiçbir geçmişi olmadan, hiçbir malı mülkü olmadan, yaşamak için tümüyle başka insanlara dayanarak gelmesi gibi. vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. devrim'i satın alamazsınız. devrim'i yapamazsınız. devrim olabilirsiniz ancak. devrim ya sizdedir, ya da hiçbir yerde değildir.

Ursula K. LeGuin - The Dispossessed

Amy Smart

Sesli Düşünüyorum : Attack of the Clones

  • 0




düşündüm düşündüm gün boyu uzun uzun düşündüm bilgisayarı açtım,kapadım tekrar düşündüm kafam ağrıdı düşünmekten ama şu dakkaya kadar hala nasıl bu blog olayına devam edebildiğimi bulamadım ama şu an buldum..olayın özü bu yazdıklarımı - copy paste ettiklerimi tenzih ederim,zaten hep istemişimdir tenzih etmek - dünyada benden daha fazla boktan bulacak insan olmayışında gizli..kim ne derse nasıl bi söylemde bulunursa bulunsun kendi düşüncelerimin yanında her türlü iltifat gibi kalacak..ha bi de tam tersine yok sen çok iyi yazıyorsun yok çok eğlencelisin yok kız olsam verirdim yok bilmem ne muhabbetleri olunca daha da şımarıyorum herkes erdem sana noldu guzum diyor, o oluyor yani..kendimi bişey sandım yahu bilmem toplumsal gelişmeler üzerine yorumlar filmler üzerine eleştiriler ben bu muyum diyorum kendime..zaten bi beğenmez oldum bi küçümser felan oldum ki sorma gitsin valla bok gibi oldum ben bokuma benzedim (bkz: fırat) ama çok da sevgi doluyum öyle de biriyim..

The Fall of Every Season



Norveç'in bağrından kopmuş Marius Strand'ın tek kişilik doom metal projesi "The Fall of Every Season" şu ana kadar yayınlanmış 2 demo albümü ve bir de "From Below" adlı bir albümü mevcut..Novembers Doom benzeri doom\death unsurları da şarkılarda mevcut..kısaca doom\death severlerin kulağına hoş gelebilecek bir albüm From Below..

Basketbolcu Çıkartmaları Nr.3




Detlef Schrempf





Shawn Kemp





Gary Payton



not:nba'de ilk tuttuğum takım olan seattle supersonics'in 2 sene üst üste nba finaline 23'ün karşısına çıktığı kadroda bulunan 3 efsanenin fotoğrafı..
Özellikle Shawn Kemp tüm zamanlarda en sevdiğim oyunculardandır ah bi de cleveland cavs'a gitmeseydi daha iyi olurdu..şurdan da en iyi smaçlarını izleyebilirsiniz..

Basketbolcu Çıkartmaları Nr.2

  • 0



Luc Longley





Steve Kerr





Toni Kukoc





Scottie Pippen

In Flames - Cloud Connected

  • 0



not: ezbere söylediğim ilk - ne kadar death metal denebilir bilemiyorum - death metal şarkısı..acayip gazdır lisede felan sınavlar öncesi dinleyip yüksek notlar almışlığım vardır..

Tabula Rasa

  • 1




bazen öyle şeyler oluyor ki kafam öyle doluyor ki sanırım dayanma eşiğini aşıyor ve tık ediyor birden..bir bakıyorum hiçbir farkındalığım kalmamış "ben ne arıyorum burda" diyorum , nerden geldiğimi ne yapıyor olduğumu unutuyorum , kafam karışıyor..ben bu durumu kafamın resetlenmesi olarak adlandırıyorum neden oluyor tam anlamıyorum ama bazen hoşuma da gitmiyor değil..ödevler,sınavlar felan filan bi anda hepsi uçuyor sanki o an %0 beyin kullanımı ile tekrar iniyorum dünyaya,tekrar evriliyorum insana..bu da bazen aşırı derecelerde gamsız olmamın nedeni sanırım hiçbir şeyi kafama çok takamıyorum ha biraz takarsam sonra bir an gelir neyi kafama taktığımı unuturum o olur yani sonra yine rahatlarım..yahu ne güzel bi kişiliğim ben çok orjinal bi yapım var valla , "are you talkin to me?"

not: of göndermelerle metaforlarla dolu bi yazı oldu o zaman ben buna sanat eseri diyim olsun bitsin kendimi göklere çıkarma sekansım da burda sona ersin..

Laudate Dominum





-"Bizler ne hayal aleminde yaşıyoruz, ne de insanları olduklarından daha iyi hayal ediyoruz, onları oldukları gibi görüyoruz. Bu nedenle insanların en iyisinin bile otoritenin uygulamalarıyla özde kötü kılındığını ileri sürüyoruz. insanın insanı yönetmesinden bu nedenle nefret ediyoruz."

-"Ya devlet bireyi ve toplumsal hayatı daima ezerek, insanın etkin olduğu bütün alanları ele geçirerek savaşlarla ve iktidar mücadelelerine, bir tiranın yerini diğerinin aldığı saray darbelerine yol açacaktır, ki bu gelişmenin sonucunda kaçınılmaz bir biçimde ölüm vardır..
Ya da devletler yıkılacak ve özgür anlaşmasıyla bireylerin ve grupların canlı insiyatifini bir ilke olarak benimseyen binlerce merkez yeniden hayat bulacaktır.
Seçmek size kalmış!"


Pyotr Alekseyevic Kropotkin

Sesli Düşünüyorum : Requiem for a Dream

  • 2



nası bir hayat yaşadım diye film kareleri misali geçireyim dedim aklımdan en çok bir dostun serzenişine takıldım, hatta bugünlerde yine rüyalarımda görmeye başladım netekim geçenlerde uykusuzda da okudum "yarım bırakan insan" sendromunu..artık ben de istiyorum bir konuya kendimi adamayı ne bileyim bir sinefil olayım ya da metal müzikten başkasını dinlemeyeyim ya da ya da bilgisayar oyunlarına kaptırayım kendimi ama olmuyor ki..yapamıyorum işte hepsinden biraz biraz var ama ben de kendimi bir özellikle tanımlamak istiyorum ne bileyim akıllara bir konu gelince hemen arkasından "erdem" gelsin istiyorum , çok şey istiyorum belki de bilmiyorum...kısa süre içinde bi meşgale bulmalıyım kendime yoksa kafayı yiyecem..

tam yazıyı yayınla butonuna tıklayacakken

Aslında neden olmasın evet evet benden çok iyi melankolik olur zaten hep sevmişimdir uzaklara bakıp bakıp iç geçirmeyi..gerek sakallarımla gerekse gözlerimle hüzünlü olmanın bütün gereklerini yerine getirebilirim ama birkaç kez daha "Dark Tranquillity- Lethe" dinlemeliyim , bi de arka arkaya sayısız göz kırpışından sonra gözlerim buğulu buğulu oluyor..

there is only pain..tsıtsıtsı

Stars in July

  • 0



And so the day went
We had our time
Now we met at the park in July
I took your hand and held it high
I dreamt that this love
Could be undone
We shared our feelings
We had our moments
Maybe you were the one
No love can ever have a place in me
I'm closing in
On myself
Don't let this world
Tear you apart
In these moments of love
No you won't be there
To see yourself
In these moments of hate
And so the day went
We had our days
Now we were at the park in July
You took my heart and held it high
I thought that this love
Could now be done
And so the night went
The moon was full
Now we slept at the park in July
We took our lives and nailed them to the ground
I knew that this life
Could now be gone
Don't let this world
Tear you apart
In these moments of love
No you won't be there
To see yourself
In these moments of hate



son bir haftadır blazing eternity diye doom/gothic metal tarzında müzik yapan genelde melodik şarkıları olan danimarkalı bir grup dinliyorum..onların hatun vokalli şarkılarından birinin sözleri yazanlar...fotoğraf ise amerika'nın istanbul'u olarak duyduğum san fransisco'dan..

Audrey Tautou

My Mathematical Mind

  • 0



kafam çok karışık..bir yandan aşırı özgüveni olanlara karşı olan negatif hislerimi yazmaya çalıştım olmadı beğenmedim hem çok sivri hem de çok amaçsız bir nevi neye kızdığı belli olmayan adam olarak buldum kendimi bu kez de kendime kızdım "ne yapıyorsun erdem kendine gel" deyü..sonra dedim ki şekil a görülen resimden hareketle "arkadaşım eşşek" isimli yapıtın üzerine bir makale derin anlamlar içeren bir yazı yazayım hem de rahmetli barış manço'yu anayım o da olmadı..baktım hiç biri olmuyor bari neler olmadı bunların dökümünü çıkarayım diye düşündüm o sanki biraz oldu gibi..

bugün arkadaşlarla yemek yerken kaba bi hesap yaptım ve " yaftaya bu saatler evimde annemin hazırladığı yemekleri yiycem " dedim..farkettim ki gidiş zamanı yaklaşınca eve olan özlemim artmış sonra bi saat sonra bi baktım bayram'ın yatağına uzanmış fonda korya candemir çalar iken bizim evin salonunu hayal ediyorum,iyice melankolikleştim baktım olmuyo iki asil'e sataştım keyfim yerine gelsin diye beklediğim oldu kendime geldim biraz olsun..kafamın içi: of ev dedim ya yine kaloriferin dibine pusup çaya pisküvi badırıp yiyişlerim geldi aklıma ah bir de pisküvit çayın içinde parçalanmasa..

Magna Veritas

  • 0



arka arkaya sıraladığım ucu zehirli,keskin sözlerimi yine sade bir "hıhı peki" ile geçiştirmişti , napacağımı bilemiyordum hazırlıksız yakalanmıştım daha önce çok kereler bu duruma düştüğüm halde bu kez çok inanmıştım kendime... yine de olan olmuş beni kontrpiyede yakalamıştı..açık bir şekilde golü yazmıştı ve pozisyon da apaçık ofsayt değildi , bütün gruptakilerin kahkaları altında ezlimiştim.. her zamanki gibi sivrilme çabalarım ise bir başka bahara kalmıştı..karşımda adeta bir mahsun kırmızıgül gibi aşmış triplerde davranması sinirimi bozuyor onun içindeki o "hepimiz kardeşiz" insanını çıkarmaya çalışıyordum ama her seferinde de ben "nihat doğan" tribinde kalıyordum sonra ne kadar özlü sözler söylesem de hepsi boşa gidiyordu..ama ne demiş atalarımız "durmak yok yola devam"...

Every Day Is a Funeral

  • 0



bugün yağmur altında kapuşonumu kafama geçirmiş yağmur altında yürürken farkettim de ne çok seviyormuşum böyle havaları adeta balkandan gelen soğuk hava dalgalarına muhtaçmışım..evet ben de yağmur,kar vs. yağan bilimum kapalı havada kendini melankolik hisseden tiplerdenim bir de bunun üstüne gözünü kısıp scofield triplerini girmiyor muyum kendime gülüyorum valla ne gerek var bunlara diye.."ama öyle deme" dedim kendime devamında - devamlı konuşurum kendimle netekim konuşacak başka kimse yok - ne kadar sevgilin olduysa hepsi senin bu karamsar havalarda yaptığın tripler yüzünden seçmedi mi seni (bkz: pokemon)..

bi 15 dakka sonra...

of yine uzaklara dalmışım odanın uzak köşesindeki böcek takıldı da gözüme ne pis bir yerde yaşıyorum ben..neyse ki böcek deyince aklıma kfka geldi ordan da çağımızın ünlü entelektüellerinin de böyle böcekli odalarda yaşadığı çıkarsamasını yaptım ve kendimi de bununla avuttum..of insanın mutluluk seviyesini belli düzeyin üstünde tutmaya çalışması ne kadar da zor bişeymiş halbuki popomundo da olsa iki alışverişe çıkardım olur biterdi ama gerçek hayatta olmuyor - denedim cuma günü bu yöntemi ordan biliyorum - acaba bir de kaliteli yemek yemeyi mi denesem..

5 dakka daha geçti

engin günaydın tarzında yazmaya çalıştığımı benden başka farkeden oluyor mudur acaba çünkü benim de kafam karışık sırf kafa karışıklığım geçsin diye bu arada geçen beş dakkada tam iki mandalina yedim..mandalina dedim de aklıma teoman'ın mandalina kokularını da barındıran bir şarkısı geldi ha geldi de noldu bi bok olmadı durdum kaldım kendime yol açayım dedim ama meğer kapalıymış o taraf o zaman da daha uğraşmayayım , manzarasız penceremden dışarı bakayım - manzarasız dediğime bakma aşağıda bir mandalina ağacı var çok tatlı -..

not: ha bir de izlemediysen the life of david gale'i izle güzel filmmiş zaten kevin spacey'i severim..böyle senli benli konuşunca da insan zorlanıyormuş yahu bunu öğrendim bugün de demek ki bu gün de boşa geçmiş bir gün değil...

not 2:bu kapuşon yazılışı da umarım doğrudur şimdi lise edebiyat hocama yakalanıp mahcup olmak istemem..

Keira Knightley

  • 0



not:en çok "love actually"'nin juliet'i olarak beğendiğimi de belirteyim de boş boş hatun fotoğrafı yükleyip türkiye'de mevcut bulunan abazan erkek kitlesine güvenerek iş yapıyor demesinler dedim bir anda yoksa bu iş yavaş yavaş çıplak kadın fotoğrafları felan derken pornoblog kavramına doğru giderdi herhalde.kendimde öyle bir potansiyel gördüm nedense ha arşivin var ona mı güveniyorsun dersen o da yok ama gerekirse de bulurdum birilerinden..googledan zembinle inenleri takip ediyorum da bir gün sex,porno,britney spears diye arama yapıp sonrasında buraya düşenleri görürsem kendimi kaybedebilirim yani..

not 2:yahu şu arşivim yok ama gerekirse de bulurum birilerinden söz öbeği ne pis olmuş yahu kendimden iğrendim valla..

Alone




from childhood's hour i have not been
as others were; i have not seen
as others saw; i could not bring
my passions from a common spring.
from the same source i have not taken
my sorrow; i could not awaken
my heart to joy at the same tone;
and all i loved, i loved alone.
then- in my childhood, in the dawn
of a most stormy life- was drawn
from every depth of good and ill
the mystery which binds me still:
from the torrent, or the fountain,
from the red cliff of the mountain,
from the sun that round me rolled
in its autumn tint of gold,
from the lightning in the sky
as it passed me flying by,
from the thunder and the storm,
and the cloud that took the form
(when the rest of heaven was blue)
of a demon in my view.

Edgar Allan Poe


not: Poe'nun bu şiirini çeşitli gruplar besteledi ancak dinlediklerim arasında en güzeli green carnation'dan olanı.bu arada green carnation demişken duyduğuma göre grup turne sırasında yaşadıkları sorunlar nedeniyle dağılmış gibi görünüyor..

Basketbolcu Çıkartmaları Nr.1




Dejan Bodiroga





Sarunas Jasikevicius





Theodoros Papaloukas





Damir Mulaömeroviç

Let's Have a War





"All animals are equal, but some animals are more equal than others."

George Orwell

Eastern Promises





Viggo Mortensen,Naomi Watts ve David Cronenberg ile her ne kadar daha izleme imkanı bulamasam da - çünkü film izmir'de vizyona girmedi eğer vizyonda olsa the golden compass gibi vasat bir filme gideceğime bu filmi tercih ederdim- fragmanından gördüğüm ve hakkındaki eleştirileri okuduğum kadarıyla oldukça güzel bir film "eastern promises"..Viggo Mortensen, "a history of violence"'den sonra bu kez rus mafyasıyla bağlantılı ve bu rolün de kendisine çok yakıştığı filmin afişinden bile belli oluyor..eğer ki izleme imkanı bulursanız şu günlerde sinemada izlenebilecek filmlerdem biri "easten promises".

Parabola

  • 0



yazın izlediğim golden league'ler üstüne bir de osaka 2007 kafamı bulandırmış olacak ki günlerdir aklımda atletizmin ne kadar da yüce bir spor olduğu fikri dolaşıyor..bir de yeni keşfettiğimden olsa gerek bütün bilgi toplamımı etrafıma yaymaya çalışıyorum ancak sadece kendimin bildiği gerçek şu ki sporun atası olarak tabir edilen atletizm hakkında tek bildiğim ntv spikerlerinin söylediklerinden ibaret..ama bir yandan da insan böyle popüler olmayan bir olgunun farkına varınca sanki o konuyu dünyaya tanıtmakla görevlendirilmiş gibi hissediyor kendini bunun için olsa gerek ben de bu konuda elimden geleni yaptım..gerek resimde de görülen "blanka vlasic"'in atlayış sonrası yaptığı dansların vidyosunu gerekse dünyaca ünlü cirit atmacı "Tero Pitkamaki"'nin saha kenarındaki bir adamı deştiği vidyoyu tüm arkadaşlarıma yolladım..
son olarak bir ntv spikerinden duyduğumu aktarayım.."atletizm ikinci olanın da sevindiği ve birinciyi içtenlikle tebrik ettiği yegane spor dalıdır.."

Rachel Bilson

  • 0




not: istek üzerine..

Blade Runner




her ne kadar üstad leveline erişmiş olan izleyicilerin büyük kısmı "ulan bu ne" gibi son derece elit eleştiriler yapsalar da bir eğlencelik olarak değil de bir sanat eseri ve 80'lerin kült filmlerinden biri olduğunu göz önünde bulundurursanız güzel bir film.tabii ki matrix gibi olağanüstü efektlerin kullanıldığı bir distopya filminden ya da twelve monkeys gibi bir filmden sonra görsellik veya senaryo olarak kötü gelebilir göreceli olarak..olayın özü 90'lı yılların öncesinde çekilmiş filmleri genel olarak garip , abuk gibi değerlendirmelere tabii tutanlar izlemesin ama ridley scott gibi bir yönetmenin bilim kurguya damgasını vurmuş filmini izlemek isteyenler kaçırmasın..

Light of Day , Day of Darkness





Green Carnation'un 60:06 uzunluğunda şarkısının ismi "light of day , day of darkness"..bir süre şarkıyı dolayısıyla albümü nasıl anlatırım diye düşündükten sonra vazgeçiyorum çünkü anlatılabilecek birşey değil sadece şunu söyliyebilirim ki grubun kurucusu Terje Vik Schei nam-ı diğer Tchort, kızının ölümü ve ardından oğlunun doğumu üzerine yazmıştır bu şarkıyı..ayrıca bu şarkıyla başlayan green carnation'un ortaya koyduğu çoğu şeyi - çoğu şeyi çünkü brutal fazla yok - bulmak mümkün bu albümde başlayan "The Chronicles of Doom" un devamı da yakın zamanda çıkmasını beklediğim The Rise and Fall of Mankind isimli albüm ile gelecekmiş..şarkının bir kublesini de aşağıya ekleyeyim bari..



i am the future
i am the past

i am what you wish for
the god you wish to be

i am the voice
behind the silent scream

i am the dark
i am the light you never see

i am the blood
that makes your soul free

i am pure
i am unclean

Sesli Düşünüyorum : Revenge of the Sith




aslında şu an kafamın içinden bir o yana bir bu yana cümleler akıyor "beni yaz, yok yok beni yaz" diyor hepsi de ben ise acizliğime yanıyorum hissettkilerimi yazıya dökebilirm sanmıştım en azından edebiyat hocamız öyle söylemişti zamanında , peki ben bu anlık nabız yükselişlerimi nasıl dökebilirim kelimelere..kendimi gece yastığına kafasını gömmüş " keşke şu cevabı verseydim " diye düşünen çocuk (bkz: fırat) gibi hissediyorum..bir yandan kafamda soru işaretleri kabarırken bir yandan da şaşkınlığım katlanıyor nasıl olur da daha hiç bir sırrımı bile paylaşmamış insanlar kendilerini benim için önemli kişi statüsünde görebilirler anlamıyorum..ben herşeyi apaçık bağırırken nasıl şaka yaparmış gibi gözüküyorum..bir daha belki yüzlerini bile görmeyeceğim insanlara niçin sanki ömür boyu dost kalacakmış gibi davranmak zorundayım veya niye böyle davranmayınca kimse inanmıyor bana..sanırım herkesin bir kullanım kılavuzu var ben bu kitapta yazmayan birşeyler yapıyorum ki şaka olarak algılanıyor..oysa nasıl olur onlar ki her konu hakkında uzman her konu hakkında kaale alınan insanlar bu konuda nasıl yanılmış olabilirler bu hiç akla yatkın bir düşünce değil sanırım..olsa olsa ben küçücük odamda kapanmış devamlı titrek bilgisayarıma bakıyor olduğumdan kafamda uydurduğum düşünceler bunlar yine ben yanılıyorum yani..belki aslımın kopyasıyım ben ve bu kadar hatalı yaratıldığım için herkes bana fason muamelesi yapıyor..bazen diyorum ki değişeyim herkesin tam sevmediği ama laf da etmediği insan olayım ama görüyorum ki gerçek dostlarım var benim de hem de o kadar net görüyorum ki kendimle gurur duyuyyorum sırf bu nedenden..bu yazı kesinlikle bir bunalım yazısı veya bir şu anki duruma ani tepki yazısı değil sadece madem yazabiliyorken bu kadar yazma zamanı geldi demektir benim için , bunun için de oldukça rahatım..o kadar rahatım ki yatağıma uzanıp boş boş tavana bakabilecek pozitif enerjiye sahibim , biliyorum belki bir holywood yıldızının yaptığı gibi cool durmuyorum ama olsun üzerime de evden getirdiğim leopar desenli battaniyemi örtünce çok sempatik oluyorum..adeta bir şirinlik abidesi oluyorum..


not: o kadar geldiği gibi yazdım ki ne bir daha okumaya ne de düzeltme yapmaya gücüm yok..ne de olsa bunlar ideolojik duygusuz terimler değil ta içimdekiler ve ben kendimi görmeye dayanamıyorum..

Sesli Düşünüyorum : Revolutions

  • 3





arkadaşlar geldi aklıma, her ortamda bir efektmişçesine gülebilen girdikleri her ortamı neşeye boğan ve deamlı üç beş kişi halinde dolaşan insanlara..çok korkuyorum onlardan ben ortaya çıktıkları her ortamda çaktırmadan o keskin sözlerine hedef olmadan uzaklaşmak düzlüğümle dalga geçilmeden kaçmak istiyorum..içimde yaşayan dobra kişiliğin de gereği olarak hem kaçıp üstüne de laf sokma çabasına girişmek istiyorum içimdeki bulantıyı keskin sözcüklerle ifade etmek istiyorum, onu da yapamıyorum netekim her zaman bir yanlış kelime etkisiz ses tonu vs. problemleriyle karşılaşıyorum gittikçe batıyorum onlar ise gittikçe yükseliyor..keşke etkisiz eleman olabilmeyi kabullenebilsem diyorum bazı zamanlar ama hayır içimdeki kocaman ego her zaman en önemli olmamı öğütlüyor bana böylece bu karışımlardan ben doğuyorum..belki her zaman hohaha efektleriyle gülemiyorum ya da böyle gülünen espriler de yapamıyorum - ki bu lafları kendimi avutmak için belki ucuz olarak niteliyorum -,futbol maçlarında bazıları gibi aşırı tepki veremiyorum ya da herhangi birisi için sanki kırk yıllık dostummuş gibi davranamıyorum,onun için zevklerimden vazgeçmiyorum..ama ben ne dersem diyim kendime bayılıyorum, adeta tapıyorum bile denebilir..sadece içimde bazen içimdeki sapıtık kişinin beni öldürmesinden korkuyorum tek sorunum bu..ama hiç de değişmeye niyetlenmiyorum..

kendim için böyle muhafazakar düşünürken nasıl keskin bir ideolijiyi savunabilirim onu da bilmiyorum, tutarsız geliyor..of tükendim yine bu kadar.


imza: prefix